Anda kalmak disiplin ister. Zamansız bir dünyada var olmaya alışmayı gerektirir. Oysa ki bizim içimizde dün, bugün, geçmiş, gelecek kavramları o kadar yerleşmiştir ki, bizler dünyayı geçmişten alıp, olasılıklarla tanımlar ve içimizdeki bilgiler ile ona şekil verip yeni dünyamızı yaratırız. Gerçek dünyaya dair algımız kaybolur.
Psikologlar ve fizikçiler gerçekliğin sadece ve sadece 3 saniye sürdüğünü ortaya çıkarmışlardır. Bizler her 3 saniyede bir yeni gerçekliği yaşarken, zihnimiz, bedenimiz ile 3 saniyelerin birleşiminden oluşan sonsuz bir dünyayı yaratmaya çalışıyoruz. Olan ve olabileceklerin matematiği içinde kendi varlığımızı sonsuzlaştırıp, ayaklarımızın her 3 saniyede bir yeni dünyalara adım attığını, ruhumuzun yaşayabileceklerini ve zihnimizin algılayabileceklerini, son duygusu ile reddedip kendi yapay sonsuzluğumuzda kalmayı tercih ediyoruz.
Gördüklerimizin, algıladıklarımızın, duyularımızın, duygularımızın ve düşüncelerimizin bu disiplin içinde etki altında kalmadan yeniden doğuşu ve yeniden deneyimi yaşamasını reddediyoruz.
Bedeni, zihni ve ruhu yaratıcılıkla kullanmak bir sanattır. İçimizde olan bu sanat, ayrımların bütününü yaşamak, yaşarken yanımıza alacağımız anıları değil yeniden yapabilmenin detaylarını inceleyerek yeni bir yol bulmanın, bulurken korkusuzca, dayanıklılık ve metanet içinde hayata yeni bir renk katmanın farkındalığını yaşamak. İşte bu anda kalmak.
Tarihi, edebiyatı, sanatı, matematiği, anatomiyi, her gün yeniden yaratmanın bilimsel bilinci içinde sanata dönüştürmenin bir yolu. Beraberlik, bütünlük içinde kendi dünyamızı var ederken, bütün dünyayla birlikte ve bütün dünyanın içinde yeniliğe açılma kapımız.
Bizler en derinlerdeki dünyamızı buldukça yaradılışın ve yaradılışımızın kendi boşluğunu ve içinde taşıdığı anlar silsilesini bir araya getirip, detaylarda kaybolmadan, kendi gerçekliğimizin anlamını kavradıkça, sezgilerimize yaklaşmayı öğrenip yapabileceklerimizin farkına vardıkça, her birmizin bilim ve sanat alanında gerçekleştirebileceklerini bütünleştiririz.
Nasıl bir dünyanın içinde yaşadığımızı, bedeni, zihni ve ruhu tanıdıkça anlarız.
Namaste…