Kıyamet (Arapçada يوم القيامة, kelime anlamı: “Diriliş Günü“) birçok dinde ve inanışta bulunan, dünyanın ve evrenin yok olacağı âna verilen isimdir. “Apocalypse”in anlamı ise “gözler önüne sermek, ortaya çıkarmak, gerçeği açığa çıkarmak”. Apocalypse kıyamet ile hem eş anlamlı hem de çok farklıdır. 2012 yılının kıyametin başlangıcı olacağı söylenmişti. Bu dönem hakikaten de başladı, her şeyin olduğu gibi gözler önüne serilmesi, bütün çıplaklığı ile bize sunulması. Ancak biz halen, kıyametin gelmesinin yok oluş olduğuna inanıyoruz ve bu inançla da tüketici görevimizi sürdürerek artık sona gitmeyi, tutumumuzla dünyayı yok etmeyi bekliyoruz.
Her adımımızda, her buluşta yok ettiklerimiz yerine daha yıkıcı, daha yaralayıcı, daha zorlayıcı ve açgözlü yenilikleri ortaya koyuyor ve sürekli olarak bize sunulan gerçekleri görmezden geliyoruz. Sonsuzluğumuzu kabul etmeyi bir türlü başaramadığımız gibi, sürekliliğin var olduğunu da kabul edemiyoruz. Oysa bölümlere ayırdığımız hayatımızda, bir sürekliliğin, rutinin olmasından da hoşlanıyoruz.
Sonsuzlukta olmayan rutinin varlığı mı bizi rahatsız eden. Yoga bir yol değil, yogi olmak da farklı olmak değil. Hareketi diğerinden daha iyi yapmak, daha güzel bir kıyafet ile yapmak ya da zayıf veya şişman olmak değil. Yoga, diğerlerinin acılarına ve sevinçlerine kulak vermeyi, onları anlamayı, kendi hislerimizi anlatmayı ve yaptıklarımızı veya yapılanları tartıya koymayı öğrenmektir. Doğruların veya yanlışların olmadığı, sadece yaşayarak birbirimizi gözettiğimiz, tartıya koymadan, yargılamadan, yorumlamadan, olanı bütün açıklığı ile ortaya koymak yoganın amacı olan özgürlüğü deneyimlemektir. Yaşanan her şey bir deneyimdir, yaşanan her deneyim ise bizim özümüzü keşfetmedeki yapı taşımızdır.
Yoga yolunda, deneyimlerimizi paylaşarak, her gün deneyimleyerek yürümek dileğiyle.