“Ay işte bizim kızımız, manken gibi, balerin de olabilirdi. Biz de onun gibi olmayı istiyoruz inşallah.” dedi İmren.
“Artık bizden geçti şekerim, o genç yaşlarda…”
“Yaa böyle demeyin, beni utandırıyorsunuz, ben hareketleri sizin kadar bile yapamıyorum.”
Bir anda konuşmaya girdim, “Ya İmren, neden öyle diyorsun. Ne yaş, ne görüntü, ne de başka bir şey zarafet, incelik, endam, o içimizde…” dedim.
“Hayır canım, baksana şimdi, çok dobiş bir kadından balerin olduğunu gördün mü sen hiç, olmaz canım bu!”
Konuşmalar böyle uzayıp giderken fiillere anlamlar, anlamlara yargılar, yargılara biçimler, biçimlere de karakter ve yapısal özellikler adını veriyoruz. Anlamları nasıl yüklediğimize, nasıl ve ne zaman kullandığımıza bakmadan sarf ettiğimiz kelimeleri de yaşam biçimimiz veya istemediklerimiz diye adlandırıyoruz.
Özgür Ruh, benim gittiğim yoga okulunun adı. Ne demek özgür ruh, özgürleşme veya affetme. Özgürlük, kötülükten de, iyilikten de özgür olmaktır. Yani her bir fiili anlamak, deneyimlemek ve onları oldukları ve olmadıkları gibi algılamamayı öğrenmektir.
Bilmek yerine, o an o kelimenin kendisini temsil ettiğini fark etmek ve o andan sonra o kelimeyi olduğu yerde bırakıp geçebilmektir, özgürlük. Aynı “Fiilin Sırrı” kitabında anlatıldığı gibi, “altın bir zincir ve demir bir zincir arasında fark yoktur, her ikisi de zincirdir”. Biz başkalaşmaya, özel olmaya çalışmak yerine varoluşumuzun kutsallığını tanımaya karar verdiğimizde, olduğumuz gibi kendimizi görmeye başlayabiliriz.
Namaste…