Bugünlerde Sanat Terapisine yavaş yavaş girerken, Gabor Maté’nin “Vücudunuz Hayır Diyorsa” (“When the Body Says No”) kitabını okumaya başladım.
Maté kitabında tıbbın beden ile aklı ayırmasından bahsediyor. Yoga; Beden, Akıl ve Ruhun birbirinden ayrı olmadığını anlatır. Oysa modern tıp bedenin içindeki organlardan yola çıkarak yani bedeni parçalara ayırarak bizleri iyileştirmeye çalışıyor. Modern tıbbın yararlarını yadsımak bana düşmez, ancak Maté’nin de dediği gibi, bizler aklımızın ve bedenimizin içindeki yaşanmışlıklar sayesinde ve sonucunda bazı hastalıklara daha yatkın oluyoruz.
Psikologlara, şifacılara ve alternatif tıbba açık hale gelmeye başladığımız bugünlerde içimizdeki hikayelerin anlamlarını aramak, bizde ve bedenimizde yaptıklarına göz atmak ve öğrendiklerimizi tek tek bir daha gözden geçirmek, bedendeki anlamlarını kavramak, kendimizle olan ilişkimizi de sağlamlaştıracaktır.
Yogaya başlayalı tam 10 yıl oldu. Bu 10 yıl içinde bedenimi tanımanın zevkini tatmanın yanı sıra, bedenimle ilişkim değişti. Bedenimin ben olmadığını, onun kendisine göre bir çalışma şekli olduğunu, bedenimde bulunan aklın da kendi halleri, alışkanlıkları olduğunu ve bunları değiştirmek için bedenimle, aklımla başka bir şekilde ilgilenmek gerektiğini zamanla anlıyorum. Anlarken aynı yanlışların içine düşe kalka yol alırken, bedenime, bazen de aklıma ve ruhuma daha şefkatle bakabilmeyi öğreniyorum.
Bedenimi, sadece ruhumu ve organlarımı içinde taşıyan bir araç olarak görmek yerine, saygımı ve sevgimi hak eden bir aile bireyim olarak görüyorum.
Namaste…