Anahata’nın Sanskritçe anlamı “yenilmez”dir. Bu çakra, kayıtsız şartsız sevgi, şefkat ve anlayışı içerir. Her ne kadar sevginin çakrası da olsa, aynı zamanda tıkanıklık ve dengesizlik durumunda bu çakrada nefret, katılık, takıntılı olma hali, anlayışsızlık baş gösterir.
Anahata çakradan daha aşağıda, insanın yaşam savaşı ile ilgili (yiyecek, seks ve kendi istekleri) çakralar bulunur. Anahata çakranın üstünde bulunan çakralar ise vicdan ve ötesini temsil ederler.
Kalp meridyeni, kolumuzun üst kısmından başlayıp serçe parmağına kadar uzanır ve ellerde biter. Anahata dokunma duyusunu temsil eder. Anahata çakrada vücutta bulunan ikinci “granthi” yani düğüm bulunmaktadır. Bu düğümler Kundalini enerjisinin vücut içinde serbestçe yukarı çıkışını sağlarlar. Bu düğümler astral vücudumuza bağlıdır. Bu düğüm tamamen çözüldüğünde, kemale ermiş insana dönüşümümüz gerçekleşir.
Refleksolojiye göre anahata çakra, ayağımızın altında taban çukurunun hemen üstünde bulunan bölgeye denk gelmektedir. O yüzden bu kısma sürekli ve sert masaj yapılmaması gerekir. Elimizde ise anahata çakra, baş parmağın diğer parmaklarla birleştiği kısımdan başlayıp serçe parmağının alt kısmında biter.
Bu çakra immün sistemimizin, ikinci akciğerlerimiz olarak bilinen derimizin, salgı bezlerimizin koruyucusu ve yöneticisidir.
A harfi ve fa notası Anahata çakranın seslerini oluştururlar.
Yeşimtaşı, pembe quartz, zümrüt, yıldız taşı, krizopraz ve bakır taşı bu çakranın taşlarıdır. Çinliler gün içinde daha iyi korunabilmek için göğüslerine yakın bir yerde hep bir yeşimtaşı taşırlar.
Bu çakra gül kokusunun çakrasıdır.
Meyveler, kabuklu yemişler, tohum ve yoğurt daha sakin yiyecekler oldukları için Kalp çakrasının enerjisini sakinleştirirler.
Anahata çakra dengesiz veya tıkalı ise maddecilik, zalimlik, kabalık, işkence ve gaddarlık artar.
Günümüzde de her gün asaletten ve bilinçten uzak bir yolda, yüzeysel düşüncelere teslim olmuş bir halde, sadece olanı korumaya çalışanların yönetimi altında acı çekiyoruz. Korkularımızın, söyleyip söylemediklerimizin gölgesinde her an pişmanlık içinde yürümektense, karanlıkların içinden ışığın doğacağını hissederek özgürleşmeye giden yolda Tanrı’nın her nefesimizde yeni bir şans verdiğini bilerek yürümek dileğiyle.
Şimdi kollarınızı kocaman bir şekilde iki yana doğru açın, göğsünüzü iyice yukarıya kaldırın ve bütün evreni sevgiyle kucaklayın…