“Hayatta değiştiremeyeceğimiz iki gün vardır, biri dün biri yarın.” Dalai Lama
Değişmek, değiştirmek, dönüştürmek bizi hayata bağlayan. Arkadaş değiştiririz, eş değiştiririz, ev, araba… İçindeyken mobilya değiştirip evi değiştiririz, dönüştürürüz bir yuvaya. Sonra arabayı değiştirip kendimizi dönüştürürüz sportif bir kadına ve sürekli bir kendimiz olma çabası içinde dış görünüş ve maskeler takarız.
Ta ki içimizdeki maskeler ve dışımızdaki maskeler bizi kaplayana kadar.
Amerikan Genel Kaygı Rahatsızlığı Derneği Amerika’da 6,8 milyon kişinin kaygı ve endişe rahatsızlığına sahip olduğunu açıklamış. Maskelerimizin, bizi her gün bir endişeden diğerine götürdüğünü ve bütün bu maskelerin kendimizi daha da fazla yerden yere vurduğunu fark etmeden kendimiz olma yolundan uzaklaşırız.
Kendimiz bütün bu maskelerin toplamı olurken bunu bir türlü kabullenmek istememek, endişelerimizin büyümesine, kendimizin, her gün bir şansa sahip olduğumuzu görmemize neden olduğunu anlamadan yaşamamıza yol açar.
Şans değiştirmek değildir, şans dönüştürmek de değildir. Şans aynı şeyi başka şekillerde yeniden yaşarken ona bakıp, onu hissedip, cevabı bilmeden içinden geçerken, olayla, kişiyle, anla yeniden bütün olabilmektir. Onu seçerek ya da kontrol ederek yaşamak değil, bir ad vermek değil, sadece onu görmektir.
Yoga yaparken yapamadığım pozların her birinin bir kulbu vardı. Çok şişmanım, karnım sarkıyor, popom çok büyük onun için kalkmıyor, kollarım güçsüz. Şimdi bütün nedenlerim tamamen ortadan kalktı, yapamama özgürlüğüm elimden alındı ve beni bir anda benle başbaşa bırakmış bir bedenim var. Yapabileceklerimin ve yapabilme kabiliyetimin beni benle bıraktığı bir an.
Cameron Shayne ile yaptığım Budokon serilerinin imtihanını verdim geçtiğimiz hafta. İmtihanda başarılı olup olmadığımı henüz bilmesem de, hareketleri yapma kabiliyetim, onları bloklardan yardım alarak gerçekleştirebilmem, onları yaparken kendi sesimi duyabilmem, hareketi tariflerken onu yaşayabilmem, yaşarken onunla bir olmam çektiğim videoları bana sevdirdi.
Yapabilme kabliyetimi yeniden ikinci bir şans ile keşfederken endişelerimin, korkularımın benim birer parçam olduğunu, onların beni ben yaptığını, benle severek, ağlayarak, ağlatarak, mutlu ederek birlikte yürüdüğünü ve beni kolladığını hissettim. İçimdeki benin beni ben yaptığını ve benin aslında ne dünde ne de bugünde, yaşadığım her anda görünür ve görünmez olduğunu keşfettim.
Dinlemenin nefes almak olduğunun, nefes verirken dinlediklerimin bende yarattığı etkiyle hareket etmek, hareket ederken nefesi tutmak, kendime ve o anın büyüsüne değmenin sihri içinde endişelerimi yanıma alıp, çoklu bir yolculuğa adım atmanın keyfine varabildim.
Yarına koşmak veya dünü değiştirmek yerine andan ana geçmenin, boşluktaki taşlar üzerinde zıplamanın, zıplarken tutunabilmenin, boşluğa düşerken yeni bir varoluşu keşfetmenin mucizesini görerek hayata tutunabilmenin, sınırsızlığı aşağı atlarken ve yukarı zıplarken deneyebilmenin keyfine varalım bu hafta.
Namaste!