“Bir başkasını mutsuz edebilir, ama mutlu edemezsiniz. Herkesin kendi mutluluğunu kendisinin oluşturması gerekir.” Emine Zinnur Kılıç – Psikeart
Ekin almıştı Psikeartdergisini, konu mutluluktu bu sefer. Elime aldım ve bırakamadım. Neden mutlu olduğumu, neden mutlu olmadığımı, mutluluğun ne olduğunu, nasıl, nerede tadına varabildiğimi ve ilk defa sonsuza kadar olmayan mutluluğun, aslında hayatımızı ne kadar kapladığını hissediyorum.
Anı yaşa diyerek başlamıştı yoga yolculuğum, an nedir ki? Anda nasıl kalınılır ki? An bizim her gün anılar içinde kendimizi bıraktığımız, beklentilere kapıldığımız, hayallerimize daldığımız zaman. Bunun dışındakilerle temas etmeyip, ileri ya da geri gitmek bizi mutlu ediyor. An ise yaşanırken geçici hale geliyor.
Algılamadığımız bu zaman dilimi ise kendini keşkelere, olmamışlıklara, sevilmemişliklere, kavgalara, yokluğa dönüştürüyor. Yokluğun, yoksunluğun içinde inkâr ile geçen bir zaman bizimkisi. Yaşamın sonuna doğru ise sadece geçmişin anılarına kavuşmayı hayal ediyoruz.
Yoga, anın içinde kendine dönebilmek, bedende olanı, zihinde olmayanı, duyguların temizliğini, duyuların açılmasını, anda hissedilen, düşünülen ve anın doğasında olanın tam anlamıyla beden içinde vuku bulması.
Şimdi bir anlığına bedeninize bir bakın, ayağınızın basışı, kalçanızın duruşu, omuzlardaki ağırlık, ellerin duruşu, başınızın yatışı, her uzvunuz beklediğini, ihtiyacını, ağrısını ve sızısını tam olarak ifade etmek için bekliyor. Peki ya siz hazır mısınız istekleri görmeye!
Kendimizi mutsuz ettiğimiz her an dünyayı mutsuz ederiz, dünyanın mutlu olması için bugün sadece bir anı kendimize ayırmak ümidiyle…
Namaste.