Duygularımız bizimle konuşmazlar. Düşüncelerimiz, davranışlarımız, otomatiğe bağlanmış tutumlarımız ya da bedenimiz aracılığıyla kendilerini ifade ederler.
Ben en çok uykumda dişlerimi sıkarak ifade ederim, kendi içimde çözemediklerimi. Ya da dişlerimi gıcırdatarak ifade ederim söylemek istediklerimi. İçimde düşündüklerim ya da hissettiklerim benimle tam uyumlu olmadığı gibi, tam çözümlenebilir de değildir aslında. Böyle anlarda bazen onlardan kaçmak için çözümler ortaya atarım, bazen de onların belli bir süre sadece uykuda ortaya çıkmasına izin veririm. Bu şekilde bedenimde ağrıyan bölgenin ya da kanayan yaranın kesilip atılmasına izin verircesine, duygularımı da keser atarım.
Bilinçli farkındalık aslında duygunun içinde var olmayı getirir. Oluşan duygu, sesime yansıyışını hissetmeme, bedenimin içinde yarattığım gerginlikler ya da ağrılarla kendisini hissetmeme izin verir. Adını tam koyamadığım bu hali elle tutulur hale getirir. Anlamlandıramadığım bu hisler aslında karşımda benle aynı görüşü paylaşmayan biri gibidir. Bu duyguları ne kadar bastırmaya ya da yok saymaya kalkarsam bana var olduklarını kabul ettirmek için bir o kadar uğraşırlar. Ve sonunda anlaşılmamanın verdiği gerginlikle bitkin düşerek bedenimde var olmayı sürdüren ağrılar haline gelirler.
Duygularımın kabulü, onların önüne kattığı düşüncelerimi etkisizleştirir. Eğer ıstırabımı kabul edersem arkasında bulunan endişelerimi anlamak için alan açabilirim, gerginliğimi kabul edersem arkasındaki öfkemi görebilirim.
Gün içindeki koşuşturmaların arasında zaman ayırmak, bir işten diğerine atlamak yerine içimizden geçenlere bir bakmayı kabul etmek; aynı nefes almak, anda kalmak ya da kendi varlığımızın yeniden farkına varmak gibidir. İşlerin arasında sadece olmaktan var olmaya geçiştir. Ancak o anda var olmayı düşlemediğimiz, seçmeyi istemediğimiz bir alana adım attığımızı fark edebiliriz.
İçimize attığımız duyguların su yüzüne çıkışı ile içimizde büyüttüğümüz düşüncelerimiz aydınlanır. Onları yok saymak ya da negatifleri büyütmemek için vereceğimiz her uğraş, sadece duyguları maskelemeye ya da kendimize karşı dürüst olmayan hallerimizi desteklemeye yarar.
Saplantılı bir şekilde reddetmek ya da dağınıklığın içinde kaybolmak, bizi gerçek dünyayı terk edip, geçmişin keşkelerinin ve geleceğin endişelerinin içinde var olmaya iter ve ANIN KAPILARINI kapatır.
Hislerinizin alanını genişletin. Onları, seçimleriniz hakkında ya da kendi özünüz hakkında çok değerli bilgiler veren bir kaynak olarak görün. Var olurken onları yaşayabilmek, tadını çıkarabilmek, hedeflerimizi ve gayelerimizi anlamamıza yarar.
Namaste…