“7. Öz disiplinli bir zihin sürekli huzur halinde, kendi kutsal hali ile iletişime girer ve ne soğuktan, ne sıcaktan, ne zevkten, ne acıdan, ne övgü, ne de suçlamalardan etkilenir.
8. Gerçek bir yogi, gerçek bilginin bilgeliği içinde mutludur. Hiçbir şeyden rahatsız olmaz, duygularını kontrol edebildiği gibi sakinleştirmesini de bilir. Bir taş parçasına ya da bir külçe altına aynı bakış açısı ile bakar.” (“Bhagavad Gita 6. Bölüm”, Living Gita– Sri Swami Satchidananda)
− Bana söylemeden adamlar giriyor odama, zaten yaptığın şaka da aptalcaydı, ben öyle bir şey dememiştim, sen onu da anlamamışsın, hiç de bir şeye benzemeyecek yaptırdığın askı…
Kızım evin içinde bağırıyor, çerçeveciden gelen adamalar ve patronları Ege bana bakıyor.
“Mara hep böyle idi. Küçükken de mahalle bizi ‘Benim annem deli, benim ders çalışmamı istiyor’ diye bağırmasıyla tanıdı…” diye bir laf ettim.
Ne için özür bulmaya çalışıyordum bilmiyorum, neyi yumuşatmaya, neyi saklamaya.
− Bir de bunları anlatıp beni rezil etmek istiyorsun…
Bu lafları duyunca kızımın zaten şu anda yaralı olduğunu ve bu yaralı kızın başka bir şey için bağrındığını duydum. İşleri bitip çerçeveciler gittikten sonra yanıma geldi.
− Tamam biliyorum, ben kendimi de seni de rezil ettim, ama sinirlendim yaptığın şaka yüzünden.
Bir şey söylemedim, eskiden olsa ne oldu kızım, niye üzgünsün diye araştırmaya girişirdim ya da kızar, hatta beni rezil ettiği ve bu yüzden bir daha arkadaşları ile bir yere gitmeyeceğine kadar tartışmayı sürdürürdüm. Şimdilerde sadece bakıp onun içindeki fırtınaların resmini seyrediyorum, kasırgaları ve çöken şehirleri görüyorum.
Satchidananda, yazının başındaki satırlardan sonra şu yorumu yapmış: “Bazı insanlar arabalarını hep temizler, bazıları ise bunu yapmaz. Onlar için üzül, onlarla birlikte hisset, onlara yardım et ama onları yargılama, her biri senin gibi bir insan.”
Sürekli bir karmaşa içinde yaşayıp lazım olanlar ve olmayanlar ile bir o yana bir bu yana savruluyoruz. Neleri hissetmemiz ya da hissetmememiz gerektiği konusunda aldığımız bilgiler, değişen dünya, arkadaşlıklarımız, yalnızlık korkusu, sevilmeme endişesi bizim en büyük düşmanlarımız. Bir an yukarıda, bir an aşağıda hissetmenin bedeli ağır. Oysa dengede durdukça soğuğun ve sıcağın olmadığını,
düşmanın da, arkadaşın da bir olduğunu fark edemiyoruz.
Çaresizliğimin içinde nefes alarak içimden onu anladığımı hissettim ve “Söylenmesi gereken şeyleri söyleyememekten rahatsızım gibi gelse de, aslında söylenecek bir şey yok, ta ki sen seni, ben de beni duyuncaya kadar” diyebildim.
Ötesi, kutupluluğun dengesi… Kutupların birleşmediğini ancak aynı olduğunu, sadece ifade buluşunun farklı olduğunu anladığımızda, yogilik yolunda ilk adımlarımızı atmaya başlayacağız. O güne kadar bilinmezlik içinde yürüme cesaretini ve kuvvetini bulmak dileğiyle…