Anneler günü, babalar günü, çocuklar günü, kadınlar günü… Beş vakit namaz, meditasyon, pazar sabah ayini, Şabat… Bütün bu günler, zamanlar, saatler bizim farkındalığımıza yapılan bir çağrıdan başka bir şey değildir.
Hatırlatmaları dikkate almak, hatırlatmaların ne anlama geldiğini anlamak, hayatımızda bulunan değerlere ve sorumluluklarımıza her gün sahip çıkmanın önemini vurguluyor.
Sorumluluklarımızı bilmek, onlara sahip çıkmak; kırgınlıklarımızı, içerlemelerimizi hatırlamak; kullandığımız kelimelerin o anda içimizde uyandırdığı etkiyi hatırlayıp neden ve niçin söylediğimizi anlamak, karşımızdakine ve kendimize verdiğimiz önemi gösterir.
Kendimizle ve dünya ile bir bütün halinde yaşamaya başladığımızda; gün, saat, zaman kısıtlaması, kutlanması gereken bayram veya uyulması gereken herhangi bir dini sorumluluğumuz olmayacaktır.
Hayat içinde disiplini bulmak, günlerinizin tamamını farkındalık bayramına çevirir. Acı, üzüntü ve keder yerini anlayışa bırakır. Anlayış ise bütünü, birliği gerektirir.
Disiplin, direnç gösterdiğimiz sürekli bir tekrarı ve rutini gerektirir. Disiplin, içindeki rutin odaklanmayı; odaklanma ise olayları, yapılanları başka bir gözle görmeyi sağlar. Yeni bir gözle görme yeteneği ise fikirlerimizde, inançlarımızda özgürleşmemizi sağlar. Özgürleştikçe, yapacaklarımızı sınırlamak yerine, yeni ufuklara doğru yol alma cesaretine sahip olacağımız gibi, daha kararlı ve detaylı düşünürüz.
Disiplini rutin olmaktan çıkartıp yeni ufuklara açılan yelken olarak kullanmak dileğiyle…