“Uyudum hayatın mutluluk olduğunu anladım, uyandım hayatın sorumluluk olduğunu anladım. Sorumluluklarımı yerine getirdim ve mutluluğu buldum.” Rabindranath Tagore
Her doğan gün bir armağandır, kendimizi tanımak, kendimizi yeniden keşfetmek, kendimize yeniden uyanıp aynı kalmaya çalışmak, kendimizle kalıp hediyelerimizi fark etmek için. Hediyeleri görmemek için yapabileceğimiz tek yanlış, hayatımızı olaylar dizisi içinde belirleyip, onları kural ve olacakların kâhini olarak kabul etmektir.
“Savaşçı nedir?” sorusu hep aklımı kurcalamıştır. Neden savaşçı hareketi, neden yapılma sırası var, yapılırken nelere dikkat ediyoruz ve en önemlisi ne ile savaşıyorum. Savaştığım yere basışım, bedenimin içinden ta topuklarıma kadar dünyada duruşum. Duruşum benim esnekliğimi tanımlarken, her an yerimde sabit kalmayı ama adım atmayı bilmek, adım atarken de uzanmak, genişlemeyi ve hatta bu hayatın içinde dans edebilmeyi öğrenmekmiş.
Hayatın içinde savaşırken, yenildiğimiz, yendiğimiz, heyecanın doruklara vardığı nokta, üzüntülerimiz, yılgınlıklarımız, sevgilerimiz, sözlerimiz, her biri bizim savaş alanımız. Bu kadar sağlam basabilmenin zevkine varabildim, savaşta sarf ettiğim sözleri hissederek hayata geçirdim, deneyimlerimle onlara dokunabildim, denerken gördüklerimin içinde yaparak yaşamımı izlemeye devam ettim. Onları uygulamaya koyarken onların yapıp yapmadığı etkiyi hem dışımda hem de içimde izledim, sonra da bu etkilerden sıyrılıp yeniden başlama yetisine sahip oldum.
Her birimiz edindiğimiz özellikler sayesinde savaşır, günümüzü bu savaşın içinde geçirir ve kurallarla duvarların içinde yok olup gideriz. İşimizin bir zaman geldikten sonra bitmesini ve hayatımızın başlangıcını bulmayı arzu ederiz.
“Lanetler üstünden eksik olmasın; çalıştığın tarlanın, ızdırap, dert hastalıkla karnını doyur tüm hayatında. Tarlanda sadece diken ve ot büyüsün. Tarlandan gelen bu otları yiyebilesin sadece. Terinle topladığın otlardan ekmeğini yaparak.” Genesis
Tanrı, Allah, Rab, Yahova, Purusha ve Prakriti veya inandığınız her neyse, nasıl olur da yaradılana bu şekilde davranmak ister diye sorduğumuz birçok an, acıların başkaları için dayanılmaz ağırlığını hissettiğimiz günler olduğunda mucizeye inanır ve o mucizenin gerçekleşmesi için bir şeyler yapma arzusunu, dönüştürmeyi, deneyimleyip ortaya koymayı arzularız.
Oysaki hayat her gün kendi içinde sunduğu mucizelerle vardır. Mucize sadece güzellik, mutluluk ve iyilik değildir, kötülüğün altındaki itici güç, üzüntünün altındaki yeniden başlama arzusu, haksızlığın olduğu yerde savaşma duygusudur. Bakış açımızla, risk alma isteğimizle, kendini adamayla ancak bu dünyanın mucizelerine tanık olabiliriz.
Hayatımızdan, çevremizde olanlardan memnun değilsek, cesaretimizle ve savaşçılığımızla bunları dönüştürmek, yeniden başlangıçlar yapabilmek için yeni yollar aramalıyız.
Günün ilk ışıklarının yeniden bu yolları bulma ve yeni yollara açılabilme bilme cesaretiyle gelmesi dileğiyle…
Namaste.