Yamalardan üçüncüsü asteya; çalmamak, diğerlerinin haklarına saygı duymak, suiistimal etmemek.
Geçenlerde Güneş ile konuşurken bana bir kitaptan bahsetti, kitabın bir sayfasını gönderdiğinde çok etkilendim.
“Vahşi dişiyle konuşmak için bir kadının geçici olarak dünyayı terk etmesi ve bir yalnızlık haline girmesi gereklidir. Uzun zaman önce İngilizcedeki alone (yalnızlık) sözcüğü ayrı iki kelime olarak ele alınırdı: All One (hep bir), All One olmak temelli ya da geçici olarak tamamen bir bütün olmak… Yalnızlığın amacı budur…” Kurtlarla Koşan Kadınlar– Clarissa P. Estes
Bu satırları okurken aslında dünyaya gelişimizden itibaren asteya halinde yaşamımızı sürdürdüğümüzü düşündüm. Ancak derinine indikçe, yaşadıkça, farkında oldukça bugüne kadar anlamlarını ödünç aldığımız kelimelerin oluşturduğu bir dünyada yaşadığımızı hatırlattı.
Ailenin, kardeşliğin, arkadaşlığın, bütünlüğün, köklenmenin, çocukların, affetmenin, sevmenin ve daha bir sürü öğreti ve kelimenin anlamlarını anlamadan kullandığım günlerde farkına varmadan yaşadım. 50’li yaşlarıma doğru basamakları hızla çıktığım bugünlerde, hayatı yeniden tanıyor, ödünç olmayan kendimin anlamını fark ederek ve her gün yeniden adlandırarak yaşıyorum.
Ermişlerin, dikkat edilmesi, hatırlanması gereken bu kurallar konusunda neden bu kadar titiz olduklarını ancak şimdilerde anladım. Kendimi; saygılı, çalmayan, hırsızlık yapmayan bir kişi olarak tanımlayabilmenin o kadar da kolay olmadığını fark ettim.
Artık korsan video almayan, her kelimede birkaç kez yutkunarak bazen çocuklarım için daha uzun açıklayan, kendini duyan, dinleyen ve farkında olarak sözlerini sarf eden yeni bir ben içinde yaşamayı öğreniyorum.
Namaste!