— Anne gene ne oldu?
— Ne bileyim oğlum gelince başka…
— Hep böyle yapıyorsun, ne beklediğini bilmiyorum?!
— Oğlum senelerce öğrendiğim beklentili sevginin dışında, koşulsuz sevgi nasıldır biliyor muyum…
Bizler hep koşullara bağlı, beklentiye bağlı, yapılması gerekenlere bağlı, olması lazımlara göre severiz. Bunu fark eder miyiz? Bazen evet, bazen de hayır. Bize öğretilen sevgi, bize öğretilen yaşam şekli budur. Eğer çok çalışırsan başarırsın, eğer başarılı olmak istiyorsan çok para kazanmalısın, eğer sevilmek istiyorsan çok vermelisin… Ve daha neler neler… Bizler işimizi büyütmenin, evimizi büyütmenin, yıldızların gittiği yerlere gitmenin, şimdilerde aydınlanmanın ve kişisel gelişim çabaları ile hep sevginin arayışı içinde, vermenin de almanın da zevkini yaşayamadan hayatı sürdürür gideriz.
Sürdürmenin zorluklarını yaşar, gene de aramaktan vazgeçmeyiz. Bunun yaşamın kendisi ve mutluluğun ve acının birlikte var olduğu alan olduğunu fark etmeden, aydınlanmayı, insanı tanımayı ve olan bitenin sona erdiği bir özgürlük hayal ederiz.
“Gerçek, ermişlik, insanın bilgisi, mutluluk, acı.” Bunların her birinin salt olarak tanımlandığı bir yer inşallah yoktur ve olmayacaktır. Böyle bir yere varmak nasıl bir duygudur onu bilemeyeceğim, bilmek istediğimi de pek zannetmiyorum. Sadece bakış açımızda yapacağımız değişikliğin; bizim biraz daha sorumluluk alarak, dinleyerek, duyarak, kendi duygularımızı bir kenara ayırarak daha büyük bir sorumluluk ile söyleyeceğimiz her kelimenin, suskunluğumuzun, kalbimizde olan bitenin sesini duymakla devam edeceğini düşünüyorum.
Bütün yoga hareketleri, meditasyonlar, tekrar tekrar bedenimizde yaptığımız düzeltmeler, gittiğimiz masajlar, bedeni yeniden şekillendirmeler, yeni arayışlara girmeler bizleri ayakta tutan, insanlığın süregelişini devam ettiren çabalar. Bitişli bir yer değil, yogayla varmak istediğimiz. Özgürlük durulan değil, deneyimlenen ve hep bir ilerisinin olduğu bir adım.
Hep mutlu olunan, anladığımızı sandığımız benin bir hap ile mutlu kılındığı ve herkesin mutluluk ve kardeşlik içinde yaşadığı, eğlenceli bir dünya değil, sevginin koşulsuz olduğu alan. Yeniden deneyimlediğimiz, deneyimlemenin farkına vardığımız, varırken kendimizdeki bir yeniye daha yola çıktığımız bir alan yoga matının üstü ve yoga matının dışındaki yaşam.
Durmak bizim varabileceğimiz en son nokta değil, durmak varabileceğimiz en kapalı nokta. Hapishanemizin duvarlarının çok katlı binalar gibi gökyüzüne ulaşıp bir şeylerin görüşünü yitirmemize yol açtığı bir nokta. Pıhtılaşıp çürüdüğümüz bir an, biçimsiz parçaların birbirini bütünleyemeden bir arada toplandığı ve bir türlü bir olamadığı bir alan.
Hareket yeteneğimizi artırmak dileğiyle…
Namaste!