“Sensiz yaşamak istemiyorum!” cümlesi, bizim için ne anlama geliyor? Sevgi mi, bağımlılık mı? Yoksa gerçekten dişi ve erkek birbiri olmadan yaşamını sürdüremiyor mu?
Ermiş Bhringi, Shiva’yı Tanrılar arasında bütün gerçeği kapsayan eril bir Tanrı olarak görür ve Tanrıçalar için bir çiçek yaprağını bile kurban etmeyi kesinlikle kabul etmezmiş. Bu durum Parvati’nin hiç de hoşuna gitmiyormuş. O dönemde de aynen bu dönemde olduğu gibi, saygı göstergesi olarak Tanrı figürlerinin etrafında dolaşmak gerekiyormuş. Bu yüzden Parvati, Shiva’nın kucağına oturmuş ve Bhringi’nin kendisine de saygı göstermesini beklemiş. Bhringi bu duruma çok sinirlenmiş ve arı biçimini alarak ikisinin arasından geçip Shiva’nın etrafında dönmek istemiş. Ancak Parvati hiç yerinden ayrılmamış ve Shiva ile birlikte “Ardhanarishvara” (ardha: yarım, nari: kadın, ishvara: erkek) şeklini almıştır.
Böylelikle Tanrısal olanın eril ve dişil enerjiden oluştuğunu Bhringi’ye göstermiştir. Ancak Bhringi gene de Tanrısal olanın kadınsal enerjiye sahip olamayacağını iddia edince Parvati, onun yaşam enerjisini almıştır. Bir anda Bhringi bir iskelete dönüşüp yere düşmüştür. İşte o an yaşam enerjisinin dişil enerji olduğunu ve kendini taşıyan kan, et ve iskeletin yani statik olanın eril enerji olduğunu ve her ikisinin birbirinin tamamlayıcısı ve birbirine bağlı olduğunu anlamıştır.
Tamamlayıcılığın, birliğin olduğu, ancak bağımlılığın olmadığı bir sevgi.