İnsan değişik bir yapı. Bu yapıyı çözmek altın oranı anlamayı, dünyanın işleyişini fark etmeyi, evrenin işleyişini anlamayı gerektiriyor. Göğüs kafesini açmanın tek bir yolu yok ya da kalçaları açabilmenin.
Kelebekler kanatlarının renklerini göremezlermiş. Herkes için aynı mıdır bilmem, ben de içinde yaşadığım bedeni, fizyolojik özelliklerini ve ayrıca kendi bütünlüğüm içinde bulunan birçok özelliği anlamaya çok uğraşıyorum. Sanat atölyesinde kili şekillendirirken bedenimi daha iyi tanıyor, bedenimin nerelerde tıkandığını artık elimle hissedebiliyorum.
Sanatsal herhangi bir faaliyet içimizdeki evreni ortaya çıkartır, aklımızın sınırlarını genişletir ve bizi bizimle tanıştırır. Elimizle dokunabildiğimiz, tadına varabildiğimiz, kokusunu alıp izlerini takip edebildiğimiz şeyleri görebilmemize neden olur.
60’lı yaşlarıma yaklaşırken kendimi bu kadar yakından tanıyabilme şansına eriştiğim için mutlu hissediyorum. Kendimi ne için seveceğimi, sevmediklerimi yeniden nasıl şekillendirebileceğimi yaptığım, sonrasında ıslatıp tekrar şekillendirebildiğim heykellerle öğreniyorum.
Hem yoga hem de sanat ile bedenimin içindeki hikayeleri harekete geçiriyorum. Hareket ettikçe üzüntülerim, sevinçlerim, öfkelerim, utançlarım ağırlıklarını kaybediyor ve yüreğim hafifliyor.
Çalıştıkça bedenim ve duyularıma dair merakım artıyor ve daha ne bulacağım diye ararken, her anımda değişik bir ben ortaya çıkıyor.
Siz de kendinizde olanları bulmak ister miydiniz? Hareket edin ve içinizdekileri dışarı dökmek için yazın, çizin, yemek yapın, dans edin, yoga yapın.
Namaste…