Geçen gün derste hep aynı hareketlerde zorlanan bir öğrencimi seyrediyordum. Hareketleri göstermeden, anlatarak yapmasını teşvik ediyordum. Derken nerede takıldığının farkına vardım.
Mükemmeliyetçi kişiliği nedeniyle her şeyi düzgün yapmaya, geldiği ülke dolayısıyla işleri kendisi başarmaya alışık bir insan. Böyle yaşamaktan yorulduğu için önceleri işleri anlatarak başkalarına vermeye çalışmış. Şimdilerde ise anlatamamanın verdiği gerilim ve yılgınlıkla mükemmel olmadan, işleri yine kendisi yapmaya uğraşıyor. Alanını daraltıyor. Bedenine yansıyan bu tutum, bedeninin neresinden yardım alacağını bilmemeye ve “Yapalım da nasıl yaparsak yapalım” noktasına kadar götürüyor onu.
Bedenimiz bizim hallerimizin görsel resmi aslında. Nasıl davrandığını, neleri nasıl yaptığını anlamak bizi kendimizi anlamaya götürüyor.
“Yoga kendi içini ve kendi özünü tanımaktır, geri kalanı sirkte cambazlıktır.” diyor Patthabi Jois.
Sirkteki cambazlıklar bizi korkularımız, endişelerimiz, utançlarımız, beceriksizliklerimiz, esnekliğimiz, risk alma yeteneğimiz, empatimiz, espri anlayışımız, sakarlıklarımız ve daha bir sürü halimizle tanıştırır.
Bedeninizle tanışmak, onu anlamaya çalışmak, onun nelere kadir olduğunu, nerelerde geri durduğunu, nerelerde kendini dengesiz ve desteksiz hissettiğini, kazalara ya da sakarlıklara yol açtığını görmek kendinizi anlamanın yoludur.
Her gün 15 dakikanızı bedeninizle olmaya ayırın, bakın nereleri ağrıyor, o ağrılar ne diyor, ne yaparsanız ona da size de iyi geliyor.
Namaste!