Bundan 15 sene önce kadardı, çocuklarımla Ankara’dan Altınoluk’a doğru yola çıktım. Yaklaşık 7,5-8 saatlik bir yol. Arada bir veya iki kez dursam da uzun bir yol. 5 ve 6 yaşlarında iki çocuk için çok uzun. Belli bir saatin sonunda bağırmaya başladılar ve susmak bilmediler. Altınoluk’a yaklaştığımızda ağlamanın verdiği yorgunlukla uyudular. Uyanmasınlar diye şehirin içinde arabayla biraz daha gezdikten sonra otele gidip ben de yorgunluktan yığıldım.
İşte bedenimiz de yıllarca bize bağırmaya devam ediyor, “Benim bütün bunlara katlanmamı nasıl bekliyorsun” diye. Ancak biz bu bağırışı duymuyoruz. Bebekken ya da küçük bir çocukken bedenimizle birlikte davranıyoruz. Ancak sonrasında bizden beklenen hareketleri, düşünceleri taşıyarak kendimizi yönlendiriyoruz. Kısıtlı bir alanda, hareket ve düşünce kabiliyetimizin sıkıştığı yerde kalmayı tercih ediyoruz.
Kendimizi yaşamadan, kendimiz olamadan, kendi hallerimizden ve yapamadıklarımızdan sıkılıp kendimizi sevemeden yaşıyoruz. Olanları geçiştirmeye ya da olmamış kabul etmeye odaklanarak yaşıyoruz. Başkaları bizi güçsüz görmesin diye destek almaktan çekiniyoruz. Bedenimiz aldığımız yüklerin altında ezilirken onu fark etmiyoruz.
Dün bir öğrencim geldi. “Bir şifacıya gittim, sakral çakramda problem varmış, ne yapacağız?” dedi. Sakral çakra, suçluluk duygusunun bulunduğu alandır. Bedende üreme organlarını, demiri dönüştüren ve bağışıklık sistemini ayakta tutan dalağı temsil eder. Cinsel hayatımızın, hayattan tat alma duyumuzun alanıdır. Bedenimizde sırt ağrılarına, dizlerdeki problemlere ve esneklik kaybına neden olur.
Öğrencimle trikonasana, utthita trikonasana, bedeni çevirme yani rotasyon olan hareketleri çalışmaya başladık. Alt bedenle üst bedenin bir bütün olmanın dışında ayrı ayrı çalışabilmesi gerektiğini, bedenin her parçasının kendisine ait bir çalışma şekli olduğunu anlatmaya çalıştım. “Yok ben öyle kullanamam bedenimi” dediğinde, öğrencimden gözlerini kapamasını ve sadece beni dinlemesini, dinlerken de kendi anladığı şekilde hareketleri ortaya koymasını istedim. Her hareketi en küçük detayına kadar anlatmadan açıkladım. Biraz önce gözleri açıkken yapamadığı hareketleri gözlerini kapayınca rahatlıkla yaptı. Aynı hareketleri hastanede başka bir öğrenciye yaptırmayı denediğimde, o da gözlerini kapadıktan sonra benim her söylediğim kelimeyi, kendi kelimeleriyle tekrar ederek yaptı hareketleri, odaklanabilmek ve güvenini tahsis edebilmek için. Her ikisi de zahmetsizce hareketin içinde var olmayı becerdi.
Kendinde olanları başkasının gözleri ile görmekten, yapılması gerekenleri başkalarının yaptığı gibi yapmaktan vazgeçmeyi öğrenmek aslında bedenin istediği. Bana ait olan bedenin, aklın, duyguların ve mantığın şekli ile. Destek almak gerektiğinde o desteği alarak, desteği bağımlılık haline getirmeyerek, sınırlarımı zorlamadan, sınırlarımı çizerek yol almak. Her iyileşmenin ardından tekrar hastalanacağımı bilerek, tekrar tökezleyeceğimi bilerek yol alırken, her seferinde başka bir özelliğimi keşfetmenin tadını çıkarmak sakral çakranın denge hareketi.
Her neyinizi sevmiyorsanız, her neyinizle suçlandıysanız veya suçluyorsanız kendinizi, hepsini bir kağıda dökün, onları tamamen hayatınızdan çıkarmak yerine işlevlerini, kullanım şekillerinizdeki işlevsizliği fark edin. Ve bedeninizi sadece alt bölümüyle hareket ettirerek onları nasıl dönüştürebileceğinizin yollarını arayın.
Kapayın gözleri ve sol elle yazın bütün bu sevmediğiniz halleri… Namaste!