Tanrım, değiştiremeyeceklerimi kabul etmem için sükunet,
Değiştirebileceklerim için cesaret
Ve ikisinin arasındaki farkı görebilmek için bilgelik bahşet.
Bu duanın İrlandalılara ait olduğu söylenmişti bana. Kaynağını tam olarak bilmesem de yoga pozlarını yaparken en çok bunu akılda tutmanın iyi olduğunu düşünüyorum.
Dersimi anlatırken veya bir harekete giriş yaparken, daha başlangıcından itibaren bu hareketi yapmaya odaklanan kişinin kendi canını nasıl acıttığını duymadığını, tadına varmadığını veya bunu görmeyi reddettiğini bilmek benim canımı acıtıyor.
Bu duyarsızlaşma beni, beni sınırlayan belli başlı durumları fark etmemeye, kendime yabancılaşmaya doğru itiyor. Bir yoga hareketinde zorlandığımızda duruşa fiziksel olarak bakmanın yanı sıra, duygusal ve psikolojik olarak da bakmak gerektiğini yadsıyoruz.
Bir duruşu yapamamak, bazen korku ya da endişelerimden, bazen de bilinmedik hallerin bende yarattığı, mükemmelleştiremediğim bedenimin içindeki utançtan kaynaklanabilir. Ve her ne pahasına olursa olsun bu pozu kendi fiziksel sınırlarımı zorlayarak, duygularımı hiçe sayarak yapmaya kalktığımda sakatlanma, yaralanma ya da duygu durumlarımda değişimler meydana gelmeye başlar.
Yoga yaparken amacımız, kendimize ve diğerine şiddet uygulamamak. Dikkatimizi vererek olasılıkları keşfetmek, kendimizi manipüle etmeden kendimize karşı dürüstlüğümüzü korumak. Herkes gibi olacağım, kibrine kapılmadan, biricikliğimizden vazgeçmeden kendimizi ortaya koyabilmek. Yeniyi ve kendimize göre olanı deneyerek sınırlarımızı belirleyebilmek. Ve bedenimizi sağlıklı doyurmak için utanmadan ya da öfkelenmeden sınırlarımızla uyum içinde olmak.
Bedeninize vakit ayırın. Hangi ayağınız nasıl basıyor, diz kapaklarınız içe mi dönük yoksa dışa mı, bel çukurunuz çok mu derin… Her gün bedeninizi nasıl bir pozisyonda tutuyorsunuz, ondan neler bekliyorsunuz? Sesini, görünüşünü ve hallerini izleyin bedenin.
Namaste…