“Wish” filminde “Gözlerinin içinde samanyolunu görebiliyorum” diye bir replik vardı. Ne kadar doğru. Gözlerimiz ışıl ışıl oluyor hareket ettiğimizde, bir düşüncemizi gerçekleştirdiğimizde, bir müzik parçasını dinlediğimizde. Aynı zamanda gözlerimizin içinde boşluğu, karanlığı görmek de mümkün.
Bedenimiz bizim tercümanımız. Beden yapısı, bedendeki ağrılar, bedendeki hastalıklar bizim bir türlü dışarıya vuramadığımız, söze dökemediğimiz düşüncelerimiz, hayallerimiz ya da nedenini bilmediğimiz şekilde dile getirmek istemediklerimiz.
Endişelerimizi, kaygılarımızı kendimizden bile sakladıkça beden kendini koruma altına alır ve yaş aldıkça bedendeki izler kendilerini ortaya dökerler. Hayatımızda meydana gelen en küçük olayların bile izleri bedenimizde varlığını korurlar.
Hayallerimizi ya da düşüncelerimizi şartlara, kişilere ve olması gerekenlere, lazımlara bağladıkça beden kalıplara göre şekil almaya ve bu kalıpları da bedenin dil bilgisi haline getirmeye başlar.
Beden ile hareket edebilmeyi öğrendikçe hayallerimizi neden gerçekleştirmekten çekindiğimizi anlamak için yola çıkmanın ilk adımını atarız.
Bedenin içindeki yapılarla kendimizi desteklemeyi öğrendikçe ve bedenle tanıştıkça, kendi dilimizi bedenden öğrenir ve onu nasıl değiştirebileceğimizi bedenin değişik kullanımlarıyla fark ederiz. Karşılaştığımız olayları çözüme götürecek başka yolları anlamaya başlarız.
Kendi içinizde neler sakladığınıza bir bakın. Bedeninizden neler bekliyorsunuz göz atın. Kendiniz ve diğerleri için ortaya koyabildiğiniz fikirlerinizle yeniden yaşam gücünüzü bulmaya çalışın.
Namaste!