Bugünlerde verdiğim yoga derslerinde ve kendi bedenimi tanımak amacıyla okuduğum kitaplarda, yaptığım hareketlerde, kil ile yapmaya çalıştığım heykellerde birçok hareketi hiç de yapmaya yeltenmediğimizi fark ediyorum.
Hep bir yol bilmişiz ve hep bir yol tutturmuşuz. Taklitlerimiz benzeşmiş ve bizler bacakları sadece dengede kalmak, yürümek için kullanıyoruz. Ayaklar sanki bir tek yönde yeri kavramak durumunda gibi. Ayak parmaklarını ters çevirip yerden güç almayı deniyor muyuz, hayır.
Kolların alt kısımları ile bağlantılı eller de sadece belli hareketleri yapmak zorunda gibi. Hiç elleri tersine çevirip de dirseklerimizi içe doğru döndürmeyi düşünüyor muyuz, yok. Kısalıyor kaslar, bilekler ağrıyor.
Sonrasında kaybediyoruz bu işlevleri. Kendimizi tanırken de bu yolu seçiyoruz, belli hallerimizi biliyoruz, onun dışındaki hallerde, değişimde, dönüşümde zorlanıyoruz. “Ay nasıl olacak” diyerek bir türlü vazgeçemiyoruz bildiğimiz hallerimizden.
Kendimizi tanıma aracı olarak bedeni kullanmaya istekli olmak gerek. “Neden bu hareketi de yapmasın?” diye sormak gerek. “Yaşım geçti ben zaten yapamam” yerine “Aa bu hareket de varmış, bunu da bir denesem mi?” demek gerek.
En çok da yaş aldıkça her şeyi bildiğimizi zannetmekten vazgeçip yeniden ergen gibi, yeniden hayata atılmaya istekli delikanlı gibi kendimizi eğitmemiz gerek. Yoksa sadece bulunduğumuz yerde ve sadece elimizdekiyle yetinen yaşam köleleri olmaya mahkum oluruz.
Bedeninizle ne yapmak isterdiniz, bir sorun kendinize. Sonrasında deneyin, ne kadarını yapabiliyorsunuz o hareketin. Her gün biraz yol kat etmek için hareketi farklılaştırın ve bedeninizdeki değişimleri bir yere not edin. Hayat nasıl değişimler getirecek size bakın, oyun oynamaya başladıkça.
Namaste!