Eda Ocak’ın Instagram’daki yazısını okurken, tam da benim bugün yaşadıklarımı anlatmaya başlamış dedim: “Evet mindfulness’ı şimdi ve burada olanı yargısızca kabul etmeye indirgediğimizde bir sorun oluşuyor. Eğer şimdi’mde olan benim ızdırabımı katmerlendiriyorsa, eğer şimdi ve burada olan daha çok ızdırap yaratıyorsa onu yargısızca kabul etmek yerine analiz edip bir yapı sökümüne uğratmam gerekir.”
Evet bir yapı sökümüne gittim ben de. Neydi beni Paris’in güzel bir sokağında oturmuş yemek yerken bir anda sıkıntıya uğratan? Kendimle o anda kalmanın rahatsızlığını hissettim. “Niye yalnız oturmak zorundayım, ben niye bu ülkedeyim, hep yalnız mı kalmak zorundayım, hakikaten kendimle yalnız kalmak istiyor muyum, aslında sigaram yanımda olsaydı…”
Derin bir nefes aldım, kendime bir baktım. Nesini sevmiyordum ben bu benin, hangi yanları beni rahatsız ediyordu şu anda oturduğum kişinin. Sigaram olsaydı… İçmemeye başladığımdan beri bu yalnız ortamlar beni daha çok rahatsız ediyordu. Onunla olunca ne değişiyordu, kimse benim yalnız olduğumu fark etmiyor diye mi düşünüyordum.
Derin bir nefes daha, içimde olanları ayrıştırmaya başladım. Neleri sevmiyorum oturduğum bu bedenin içinde, neleri seviyorum. Sevmediklerimin bana yararları, zararları neler. Onları anlamaya ve çözmeye çalışmadım, sadece farkına varıp masadaki peçeteye döktüm. Sadece neler olduğunu ortaya çıkardım. Olanları anlamak, nefes almak, beni bu ana getirdi ve yeniden nefes aldım.
Mindfulness ya da bilinçli farkındalık, düşüncelerimize, duygularımıza ve bedensel duyumlarımıza, onları iyi ya da kötü olarak etiketlemeden dikkat etmeyi içerir. Bunun dışında dikkatimizi çekenleri, sevdiğimiz, sevmediğimiz ya da bilinçli olarak bilmediğimiz yanlarımızı tanımamıza yarar.
Tanıdıkça kendimi, sever miyim yargısızca, tanıdıkça göreceğim, yaptıklarımı anladıkça kendimi anlayacağım. Bilinçli farkındalık, anda kalmak sizce ne demek? Kendinizi bilmek size ne getiriyor?
Namaste!