Tercümanlık yapıyorum, yaptığım işi de çok seviyorum. Her gün yeni bir hikaye ile karşılaşmak ve yeni insanlar tanımak beni mutlu ediyor. Dün gene sosyal işler çerçevesinde tercüme yapmaya gittiğimde bir aile ile tanıştım. Oğulları yaşadığım ülkede doğmuş ancak yetiştirme tarzı farklarından okulda kendi yerini bulamamış, belki daha çekingen, bazen daha agresif…
Psikolog, oğlunun nasıl olduğunu sordu, “İyi, şimdilerde daha çok işi kendi yapabilir hale geldi” dedi annesi. “Daha ilkokul çağında olan bir çocuğun yapması gereken işleri yapabiliyor, hatta bırakın ben yaparım, demeye başladı. Ancak ben oğluma yaptırmak istemiyorum, çünkü onu seviyorum ve onunla zaman geçirmek için bütün işlerini ben yapmak istiyorum” dedi. “Peki,” dedi psikolog, “oyun oynuyor musunuz?” “Nadiren” diye cevap verdi aile, “çünkü oyun oynamayı biz sevmiyoruz.”
Sonrasında konuşma ailenin daha fazla yapması gerekenler ile devam etti. Aynı gün içinde başka bir aile daha psikoloğu görmeye geldi. 3 senedir çocukları sosyal alandakilerle çalışıyor, aynı zamanda aile de sosyal alandaki psikologlardan yardım alıyor. Onlar ise çocukları ile beraber olmayı nasıl öğrendiklerini, bilmedikleri birçok şey olduğunu ve çocuklarının nasıl bir değişim yaşadığını anlattılar. Baba, “Bizim de ne çok bilmediğimiz şey varmış,” dedi. “Öğrendiklerimizin yanlış olduğunu gördük ve tutumlarımız değişti” diye anlattı.
Çıktıktan sonra bir an düşündüm, aslında ne çok şeyi bilmeden, sormadan, bildiğimizi sanarak yaptığımızı fark ettim. Büyüklerimizden öğrendiklerimizin de değiştiğini, onların da sorgulanması gerektiğini ve denemenin bize neler katabileceğini gördüm.
Bizler anladığımızı zannettiklerimizi uygularız, yapmamız gerekenleri hayata geçiririz ve sonrasında da olmayan her türlü şey için aile içinde çocuğumuzu, iş yerinde patronumuzu, ağrılarda yaşlılığı, olmayanlarda kaderi suçlarız. Kendi yaptıklarımızın ne olduğuna gerçekten bakmadan. Karşı tarafa sormadan devam ederiz hayatımıza.
Son zamanlarda en sevdiğim soru “Senin için ne yapabilirim?” sorusu. Kendime, iletişimde olduğum kişilere sorduğum, yaptığım işlerde neyi nasıl yapacağımı düşünürken kafamda geliştirdiğim soru. Çevremdekileri, kendi bedenimi ve kendi sınırlarımı hiçe saymadan durup dinleyerek, anlamaya çalışarak, sonrasında yapabileceklerimi bazen söyleyerek, bazen hareketlerime dökerek iletişime geçiyorum dünyamın içinde.
Peki sizler sadece öğrendikleriniz doğrultusunda mı yaşıyorsunuz, bildiklerinizden şaşmadan, kendinize bile sormadan, “Aslında ne isterim” ya da “Sorsam o ne ister” diye düşünmeden. Bir bakın bu hafta, ne kadar kendi sınırlarınızı bilerek, karşınızdakinin sınırlarını ihlal etmeden yaşadığınıza.
Namaste!