Bizler deneyimleyerek öğrenen varlıklarız. Bazen küçük adımlar, bazen büyük adımlar atarak ve her seferinde attığımız adımın sonunda dürüstlük, tamamlanmışlık ve yaptıklarımızla bütünleşmeyi amaçlayarak. Bu bütünlüğü, hiç başka bir şeye gerek duymadan bedenimizle sağlayabiliriz. Bedeni hareket ettirdiğimizde, hareketliliği, enerjiyi, dayanma gücünü, yaşama sevincini elde ederiz. Bütün bunları elde etmek sadece bedenimizin parçaları ile kendimiz dediğimiz parçalar arasında sistemli, hassas ve duyarlı bir ilişki kurmakla mümkün olur.
Yaş aldıkça, duygularımızla baş edemediğimizde veya isteklerimiz olsun diye direttiğimizde, beklentilerimizin karşılanmaması ile eylemsizliğe ya da durağanlığa girdikçe, bedenimizde atalet, uyuşukluk ve hareketsizlik başlar ve kaslar artık gerilme dirençlerini kaybederler. Ve bu da bedenin içindeki hizalanmayı ve bütünlüğü bozmaya başlar.
Matımızın üstünde olduğumuzda zihnimizin zekasını, beklentilerimizdeki inatçılığımızı, bedenimizin yetebilirliğine ve kaslarımızla bedenimizin kendi içindeki basit ahenk ve düzene bırakırız. Bedenin bu basitlik içinde gerçekleştirdiği hareketler hizlanmayı, dengelenmeyi getirirken içimizde esen düşünce ve duygu fırtınalarını dindirir. İçeride bazen gerilmeler, bazen kasılmalar, bazen acılar olsa da bedenin zekası onları yumuşatır ve gerilme mukavemeti aracılığıyla dengeler. Bizi, yer çekiminin amansız kuvvetine karşı salıverme ve rahatlama ile bütünlük içinde hissettirir.
Yoga hareketlerini mat üstünde tekrarladıkça, düşüncelerimiz, eyleme geçişimiz ve eylemi uygulayışımız matın dışında da değişime uğrar. Uğraşmayı bırakıp yapmış olmanın sevincine, yeterliliğimize, bütünlüğümüzle barışık olmanın özgürlüğüne ve huzuruna kavuşmayı öğreniriz.
Siz ne kadar hareket ediyorsunuz? Hareketlerinizde bütünlüğünüzü buluyor musunuz? Yoksa içinizdeki dağınıklığı toplamak için mi çabalıyorsunuz. Ya da dağınıklığın getirdiği yorgunluktan unutkan, gergin ve uyuşuk hale mi geliyorsunuz? Bir bakın kendinize bu hafta, nelere yeterlilik gösteriyor bedeniniz.
Namaste!