“Bu sazdan şapkanın altında herhangi bir toz parçacığına ihtiyaç yoktur. Efendilerden ve misafirlerden sadece mutlak dürüstlükleri ile gelmeleri beklenir. Ne özel bir ihtimam, ne bir unvan veya geleneklere bağlı bir tören. Bir ateş yakılır, su kaynatılır ve çay servise hazırlanır, başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktur. Herhangi başka bir düzen zorla içeriye giremez.” Nanboroku – “Çay Metinleri”
Bizler her gün düzen, düzensizlik, mükemmellik, vahşet, sevgi ve sevgizlik gibi karşıt olduğunu sandığımız kavramların peşinde koşar ve hep unvan, para, yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla bir şeyler olmaya çalışırız. Bazen kötü ve bozuk olduğuna karar verdiğimiz eşyaları, insanları atar, bazen onları tamir etmeye ve düzeltmeye çalışırız.
Kendi gidiş gelişlerimizde bozukluk olduğuna inanır, her gün bir diğerinden, her birinden daha iyi olmaya çalışırız. Aslında bizler niteliklerimizin, niceliklerimizin ve yaratıcılığımızın, olduğu hali ile bizlere hizmet vermesine mani oluruz. Kendimizi tanımaktan, olduğumuz gibi olmaktan çok bize yakıştırılan sıfatları beğenir, onları üstlenir ve hatta onların mükemmeline doğru gitmek için savaşırız. Burada iyi ve kötü ayrımı yapmayız, katil daha da cani olur, kıskanç daha verici olmaya çalışır, zengin daha üstün ve acıyan. Fark etmeyiz kendi içimizde olanları.
Yoga, Ayurveda’nın ruhani yönü, Ayurveda da yoganın tedavi edici yönüdür demiş Dr. Frawley. Biz kendini bilme, kendi olma yolunda yoga yaparken, kendimizi tedavi etmeye, görmediklerimizi görmeye, tanımadıklarımızı öğrenmeye, sevmediklerimizi kullanmaya, seçerek yaşamımızı yaratmaya ve sonunda da kulluk etmekten kul olmaya varırız.
Bizler hem yaratıcı hem yok ediciyiz, ancak kendimizi tanıdıkça seçimlerimizde, istek ve niyetlerimizde özgür olabiliriz. Hapishanelerimizin duvarlarını kalınlaştırmak yerine, her tanıdığımız kişiye, her karşılaştığımız eşyaya kendimizin hangi yanı diye bakmaya başladığımızda, ancak ölümün korkusundan, acının bizi kaplamasından, mutluluğun bizi haza sokmasından uzaklaşıp, içimizdeki basit, düz, sade çizgiye dönebiliriz.
Heyecan ve gücü tüketmek, yok etmek, geçicilik içinde yaşamaktansa, basitliğin düz çizgisinde temas ederek, acısına ve tatlısına vararak, yumuşak geçişlerde süzülmek dileğiyle…