Her gün ne olacak, nasıl olacak programları yaptığımızı, istediğimiz yaşamı sürdürdüğümüzü, ancak istediğimiz yaşamda istediklerimiz olmayınca ne kadar büyük bir yıkıma uğradığımızı fark ediyorum bugünlerde.
Derslerime çalışırken bedenin içinde katmanlı bir sistem olduğunu, kaslar, fasya, kemikler, sinirler, onun altında ya da üstünde damarlar ve daha bir sürü bilmediğimiz, bilimin ötesinde duyuların olduğunu okuyorum.
Bizse hayata çok yüzeysel bakıyoruz, yüzeyde olan ben ve her şeyden sorumlu olan ben, kararlarını verdi mi uygulayan ben. Oysa içeride daha bir sürü ben olduğunu, sadece benliğin yüzeysel olarak hissettirdiği kadar hissetmediğimi, düşünmediğimi anladım. Neden umutluyken, umutsuz olaylar olduğunu, algımın bu katmanları nasıl etkilediğini hiç de düşünmediğimi fark ettim.
Anlamakla bitmiyor o iş. Onları tanımak veya sınıflandırmak yerine, her günkü değişimleri izlemenin, bir yol haritası ve gereklilikleri olmadığını; her şeyin sürekli bir döngü içinde, ileri ve geri diye algıladığımız bir eksende aktığını fark ettim.
Çok çalışınca fiziksel olarak her şeyi yapabilirim, inancıyla hareket ederek dikkat etmeden, dinlemeden yaptıklarımla kendimi uzatmak ve esnetmek yerine incitebilirim. Olmasını istediklerimi başkalarına rağmen yaparken, iç katmanlardaki isteklerimi duymayabilirim.
Yaşamak kurallı değil, sadece her cevabı verirken, her hareketi yaparken, iç sesimizi duymayı, ta derinlerde akan diğer katmanları da göz ardı etmemeyi sağlar yoga. Alttaki kası yumuşatırken, üsttekini güçlü kılmayı gerektirir; üstteki güçlü olursa alttakini korur, alttaki esnek olursa, diğer katmanları sarar. Katmanların birbirlerini tamamlayarak gittiğini, döngünün bir çizgi olmadığı, bilinen herhangi bir geometrik şekli andırmadığını, sadece süreklilik arz ettiğini görmeyi sağlar yoga.
Bilmeyi ve anlamayı denemeden, sadece yaşam içinde, Ferhan Hoca’mın dediği gibi “derinleşebilmek” dileğiyle.