Geçen gün işte insanları dinlerken düşündüm. Başımıza gelenler, o anda hissettiklerimiz ve o hislerimizin sonucunda yaptığımız seçimler, sonrasında gelişen olaylar, aslında doğal afetler gibi bizi etkiliyor.
Doğal afetler, deprem, tsunami, yangın… Mutluluğumuzun yol açtığı duygu selinin içindeki coşku ya da kırıldığımızda, sinirlendiğimizde içimizi kasıp kavuran yangınlar bedenimizde ne etkiler yaratıyor? Biz bunları o an içinde yaşıyoruz. Beden içinde neyi, nasıl etkilediklerini anlamadan, sadece o ana odaklı olarak yapılması gerekenleri yapıyor, kurtarılması gerekenleri kurtarıyoruz. Sonrasında hiçbir şey olmamış gibi yaşamın olması gereken şekline dönüyoruz.
Oysaki bir kasırga olduğunda, önce kurtarma ekipleri, kasırgada zarar görenlerle ilgilenenler, sağlık görevlileri, bozulan, yok olan ya da göçüp gidenler için insanlara yardım eden kişiler beliriyor. Sonrasında bozulan, kırılan, dökülenleri onarmak için gerekenler, para yardımı, yeniden inşa…
Bizler ise onarılması gerekenleri onarmadan, kayıpları aramadan, yeniden inşa edilecekleri görmezden gelerek hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz.
Annem komadan çıkalı bayağı zaman geçti, şu anda hastane bakım evi arası bir kurumda zamanını dolduruyor. Onu komada görmek ve her gün görüntülü görüşüp bugünü ile dününü karşılaştırarak yaşamak beni ne kadar çok yoruyormuş, onu fark etmeye başladım bugünlerde. Annemin olduğu kişilik, annelik hali, duruşu şimdiki haline kesinlikle benzemiyor. Bu gerçekliği kabullenmek ne kadar zor ve zaman alıyormuş, onu fark ettim. Anneme kızgınlıklarım bitti, diye sevinirken, onun bir tür kaybını tam olarak yaşayamamanın içimde oluşturduğu kızgınlık ve üzüntü beni benden alıyor. Bazen düşündüklerimin bencilce olduğunu kendime söylüyorum, o neler çekiyordur, sana ne oluyor, diye kızıyorum kendime. Bütün bu karmaşa, yemek yemeyi unutmama, bazen yataktan kalkmakta zorlanmama neden oluyor.
Bu aydan itibaren verdiğim dersleri bir güne toplayarak akşam kendim için bir şeyler yapmaya karar verdim. Hareketten hoşlanan bir insanım. Eskiden yer değiştirmek, taşınmak, bütün eşyalarımı yenilemekle uğraşırdım. Şimdilerde yoga, fitness, direk dansı gibi hareketli etkinliklerle bedenimin içinde olanları fark etmeye çalışıyorum.
Yoga dersinden sonra yürüyerek eve geldim ve ders sırasında bedenimin bana neler söylediğini düşündüm. Dhanurasana – köprü, ileri, geleceğe bakma ile alakalıdır. Kısa kalışımı fark ettim pozda. Salamba sarvangasana – mum duruşu gibi pozlarda sol ayağım ve bacağımda kısa süreliğine kramplar oluştuğunu hissettim matın üzerinde. Halasana – saban duruşunda uzun uzun kalışım, kendimle oluşumdaki rahatlığım, yalnızlığımın içinde kalmanın huzuru…
Hepsini bir kâğıda döktüm, sonra açtım Iyengar’ın kitabını, etkilerini okudum. Psikolojime etkilerini okudum çakra kitaplarından tekrar tekrar, dilini anladım bedenimin. Bana dediklerini dinledim balkonumda sessizlik içinde oturarak.
Kendimizi bildiğimizi, anladığımızı sanıyoruz. O yıkımlardan kolayca sıyrılmayı cesaret olarak nitelendiriyoruz, oysaki bize neler olduğunu anlamak, kendimizi yeniden inşa edebilmeyi öğrenmek, terapistim Dr. Meltem Kavcar Sırmalı’nın dediği gibi, kaybettiğimizi sandığımız mücadelelerden bilgeleşerek çıkmamızı sağlar.
Başardıklarınıza ve başarısızlıklarınıza, kaybettiklerinize, kazandıklarınıza ve o sıradaki seçimlerinize bir de bu gözle bakmayı deneyin… Namaste!