Dünyanın kalp atışı ya da Schumann rezonans değerinin bilimsel olarak insan beyni ile bir bağlantısı olduğu kanıtlanmıştır. Bu değerlere göre kendisini ayarlayan beynimizin, odaklanma, çözebilme yeteneğini bu bağlantı sağlar. Bağlantının değişimlerinde ise beynimizin frekanslar arasında sıkışıp kalmaya eğilimi olabileceği düşünülmektedir. (Webtekno sayfasından alıntı)
Hep bir akışta kalma, akışla ilerleme, akma, anda kalma terimleri ile sarılmış sarmalanmış olmamızın nedeni bu olsa gerek diye düşünüyorum. Yoga, bu sıralar video çekimlerini bitirebilmek için çabaladığım “Budokon Style” (Cameron Shane’in ortaya çıkardığı Yoga akışındaki hayvan hareketleri bölümü) veya Sanskritçe kelimelerle anlatılan duruşların doğadan alıntılar olması, her biri, bizim hem iç hem de dış varlığımızla önce birbirimize, sonra dünyaya, sonra da evrene olan bağımızı bilimle birlikte ortaya koymaktadır.
Son yazısında Juno “Detaylarda kaybolmayı bırakıp meselenin özüne, kalbine inen bir yol bulabiliriz” diye yazmış. Yaratan, doğa, hayvanlar, başkaları, mikroplar ve sayamayacağım kadar canlı ve cansız türü, hepimiz biriz.
Başkaları ne yapıyor, nasıl yapıyor diye düşünmek yerine, kendimizin ve bize bağlı veya biz olanın mutluluğuna doğru atacağımız her adımın mutlu bir dünyanın da oluşumuna atılan bir adım olduğunu unutmayalım.
Namaste.