Kızım, kaç zamandır bana hafta sonlarında veya tatil günlerinde evde olup olmayacağımı ya da o gün ne yapacağımı soruyor. İlk zamanlarda takmazdan geldim, daha sonraları hafiften alındım, sonra da tamam ya giderim, dedim. Benim yerim mi yok. Vakfa gidip kitap okumaya, yoga yapmaya başladım.
Yoga yaptıkça 2 saatimi yogaya ayırır, her şeye de ayrıca zaman yetirir ve koşuşturmadan işlerimi bitirir hale geldim. Sakin bir zaman geçirebilmenin ve zamanın aslında beni kısıtlamadığını, çocuklarımın en azından bu zamanlarda sadece fiziksel ihtiyaçları için burada olmayı bilmeyi ve kendi ihtiyaçlarımı karşılayarak kendimle kalmayı öğrendim.
Şehrin, hayatın gürültüsü, kim, ne, ne zaman derdi, nasıl yapacağımı bilemiyorum duygusu kalmadan, bildiğim bir şeyle hayatıma yeni bir yön verebilmeye başladım. Sakinliğin içinde bakış açısının ne kadar önemli olduğunu, olayı hep aynı yönden görmenin getirdiği sınırları, kendi yorumlarımızın kısırlığını, kısırlığın içindeki döngüde sıkışıp kalmayı, kalırken acı çekmeyi nasıl da iyi bildiğimi keşfettim.
Geçenlerde Cameron Shayne “Rol yaparak da olsa dürüst olmayı deneyin” diye özlü bir cümle koymuştu sayfasına. Dürüst olmak, sadece yalan söylememek değilmiş. Yapılacakların olabildiğini, başka bir şekilde de yürünebileceğini, üzülüp kalıp dedikodu yapmakla çözüm olmadığını gösteren ve başka çözümleri kendine ifade edebilerek de bulunabilecek bir yolmuş. Dürüst olmak yeni yollar arayabilecek cesareti bulmakmış.