Geçen gün diksiyon dersinde, “susacağım” kelimesini “susucam” diye okuruz, dedi Özgür. Neden diye sordum, “Aynı senin ‘beau’ kelimesini ‘bo’ okuduğun gibi, Fransızcada bunlar birleşince öyle okumuyor musun” diye cevap verdi.
Bir an durdum, ne komik, evet hakikaten tam da böyle bir şey yaşamımız. Aynı alışkanlıklarımız, öğrendiklerimiz, kabullendiklerimiz gibi. Sormadan neden diye, nasıl diye, sadece yapıyoruz.
Böyle devam ettiğimizde hayatı, olması gerekeni yaşadığımızı, doğruyu yaptığımızı biliriz. İfademizi bulduğumuzu zannederiz ve buna inanmak için elimizden geleni yaparız. Dikkat bile etmeyiz, ne yaptığımıza, ne yaptıklarımızı sevip sevmediğimize, ne de nasıl olduğuna.
Matın üzerine çıkmak demek, farkındalıkla bedenimizi, yaptıklarımızı, ağrıyan bölgelerimizi, aynı zamanda karşımızdaki hocanın esnekliğini, anlattıklarını, yaptıklarını anlamaya çalışırken deneyimlemektir. Hem kendimle hem de karşı taraf ile ilişkidir. Aynı çocukken bir yapboz yaptığımızda görmeyi, anlamayı, tanımayı ve sonra parçaları yerleştirirken, nezaketi, yeteneklerimizi, aklımızı ve dikkatimizi kullanmayı öğrenmek gibi.
Yoga yaparken kendimizle yeniden karşılaşıp yeniliklerimizi keşfetmenin, bir hocayla birlikte yaparken yeteneklerimizi yeniden keşfetmenin zevkine varmak ve onları gün içinde ve yaşamda kullanabilmenin tadına varmak dileğiyle…