Bizler gelecek ve geçmişle yaşarız. Geçmişimizdeki olayları sanki olması gerekli ve gelecekte olacakları da bize mutluluk getirecek, daha iyi, daha güzel daha… yapacak olaylardan sayarız.
Bir an durup güneşin doğuşunu seyretmek, bir an durup ne yaptığımızı fark etmek yerine “Bu hep benim başıma gelir, zaten bunun olacağını da hissetmiştim…” deriz. Ne olduğuna, ne yaptığımıza, neler hissettiğimize, neden hissettiğimize, ne düşündüğümüze, neden düşündüğümüze ve neden öyle olması gerektiğine bakmayız.
Yavaşlamamak, bir şeyleri duyamayacak kadar hızlı yaşamak, ileriye veya geriye bakmak, bizleri kör, sağır, bencil, tat almayan, tat vermeyen, dokunamayan hale getirir.
Hayata, her güne coşku ile başlarız, ancak gün içinde ilerledikçe coşku sönmeye ve biriken olaylar bizi yormaya başlar. Odaklanmayı seçtiğimiz önyargılarımız, bilmişliklerimiz bizi günün sıkıcılığına, anlamsızlığına, bedensizliğine ve anlaşılmazlığına getirir. Çocuklar gibi keşfetmenin derin hazzını, deneyimlemenin yeni bilgisini keşfetmeyi bilmeden, geleceğimizi de, geçmişimizi de kullanılmaz bir halde karşımızda buluruz.
Babam şu anda hep bekler halde oturuyor, neyi beklediğini ne kendisi ne de biz biliyoruz. O “Bekliyorum” derken, biz yorumlarımız ile ne istediğine, ne hissettiğine, ne düşündüğüne karar veriyor ve onun için en iyi olduğuna kanaat getirdiğimiz şeyi yapmaya çalışıyoruz. Hiçbirimiz belki de onun ölümü değil de, doğumu beklediğine inanç geliştiremiyoruz.
Her geçen anı, düşüncelerimizin doğasını, duygularımızın niteliklerini, dünyamızı, dünyanın rengini, dünyanın oluş halini dönüştürecek şekilde fark ettiğimizde ancak yaşam bizim en derin hücrelerimize, en derin düşüncelerimize, en derin duygularımıza ve ta derindeki ruhumuza ulaşır.
Geçmişe ve geçmişteki olaylara odaklanmaktan çok eğer onlarla temas eder, neyi nasıl yaşadığımın, neler hissettiğimin farkına varırsam, odaklanacağımın algısını da değiştirme ve yeniden yapılandırma zekâsına erişirim. Geleceğimin bana ne mucizeler getireceğini bilmeden ona teslim olursam o zaman mucizelerin oluşumunu görebilirim.
“Neye odaklanmayı seçtiğimiz – hayatlarımızda gelişen dramları ve bu dramların içinde oynadığımız rolleri belirler!”
Marianne Williamson – Değişim