“
Mucize su üstünde yürüyebilmek değildir. Mucize dünya üstünde yürüyerek anı yaşayabilmek, etrafınızda gördüğünüz güzelliklerin tadına varabilmek ve anda bulduğunuz huzurun tadını çıkarabilmektir.” Thich Nhat Hanh – Güç Sanatı
Bizler, gücü sadece zenginlik, para, kariyer, sahip olmak, güzellik, elde edebilme kuvveti gibi görürüz. Oysaki bunlar sadece bağlandığımız, tanımladığımız, var ettiğimiz ve var olmak için sahip olmayı arzuladığımız öğelerdir. Bunlara bağlılığımız bizde korkuyu, endişeyi, yaralanabilmeyi, tanımlama ve dayatma ihtiyacını doğurur.
Böylelikle dayandığımız bu bağların yıkılması ile biz de yok oluruz. Oysaki yaş alırken bazı kabiliyetlerimiz dönüşür, hayata bakış açımız, hayatı yaşama şeklimiz değişir ve sonunda tanımlandığımız hal değişir ve dönüşür. İnsanlar tarafından tanınmaz hale geliriz ve bir de “Bu sen değilsin” diye bir dayatma ile karşılaşırız.
Bizler sürekli ve anda değişen yapılara sahibiz, bazen güçlü, bazen yorgun, bazen zengin, bazen güzel, bazen çalışkan, bazen esnek olabiliriz. Her anımız farklı, her anımız değişkendir. Aynı bir ağaç gibi yeşerir, sonra yapraklarını kaybeder, büyür, yaşlanır, uzar, kısalır ve zamanımızı tamamlarız.
Kendimizin ne olduğunu bilmek de, olması gerekeni değil, olanın kendisini ve dönüşümü kabul etmektir. Bir dua var, Hint bir kadının bana verdiği: “Mutlu bir yaşam için dua”. Duadan aklımda kalan: “Her değişimle bana dönüşme zarafetini, değişirken arınma imkânını, zarafetle geçiş imkânını ver!” Bu cümle duanın her bölümünde geçiyor.
Güç; değişimi, dönüşümü baskılamadan, baskılanmadan, ertelemeden, karşı durmadan, istek ve arzular yoluyla değil de bilerek ve olduğumuz yerde olmanın tadına vararak elde edilebilir. Sadece olduğunuz yerde rahatlamaktır ve olanın içinde var olmaktır.
Kendi gücümüze sahip oldukça, var olmanın tadına varırız, orada ne olduğumuz da, ne olacağımız da pek önem taşımaz.
Namaste!