“İnsan, tanrıyı hiçbir zaman yeterince sevemeyeceği gibi, ona yeterince de güvenemeyecektir. Sadece yaptıklarımız ona olan güvenimizin bir göstergesi olacaktır!” Eckhart Tolle, “Ruhsal konuşmalar 14”.
Bütün güven yoksunluğum, kendimi görmeyişim, göremeyişim, başarısızlıklarım, korkularım, bunun yanı sıra evrenin beni şımarık bir çocuk gibi büyütüp bana her istediğimi vermesi. Verilenlerin kıymetini bilmeden hep tekrar tekrar istedim, ne istediğimi bilmiyorum, bir daha söyleyeyim, dur bakayım, hangi kelimeleri kullansam diye düşünmem, güvensizliğimin en büyük örneğiymiş.
Bugün şu saat ve şu saat arası Tanrı bütün kapıları açacak, Merkür Güneş’in kalbine girecek… Pek bildiğim bir şey değil astroloji ve evren. Bir bilim dalı kesinlikle, hayatımda önemli bir yeri var, Hinduizm ve Yoga içinde de Jyotish’in yani astrolojik haritaların önemi yüksek. Bütün bunlar sadece benim belki daha sıkı güven duymamı, inanmamı sağlamaya yardım eden araçlar. Bunları kullanırken, kendimi, var olmanın büyük ağırlığını, var olma savaşını oratadan kaldırmadığım sürece içimdeki ve çocuklarımın gözünün içindeki güvene erişmem pek de imkânlı olmasa gerek.
Beni benden daha çok seven, beni benden daha çok gören gözlerin, beni takdir eden dillerin, beni seven ellerin özlemi bütün bunlar. Etrafıma bakıp sadece ne kadar sevildiğimi ve varlığımın kabul edildiğini bir anlık bile hissetsem, bu güven duygusuna, bu inanç duygusuna erişip içinde uçabilirim.
Bu hafta sonu aile diziliminde, Mehmet Bey’in sözlerinde, Mazlum’la Dora’nın bana sarılışında, Yasemin’in elimi tutuşunda ve odadaki herkesin gözlerinde o derin okyanusu bulduğum için ve bunu görecek gözlerim olduğu için çok şanslıyım.
Annemle dün kahve içerken, “Benim sevgiye ihtiyacım var” dedi. Her birimiz bu sevgiye bakmayı, almayı, alırken hissetmeyi, verirken sadece vermeyi bilirsek o zaman yaşadığımız ve acı olarak düşündüğümüz her şeyin asıl gerçeğini görebiliriz.
Sevgiyi görebilmek ve tutabilmek dileğiyle…