Sanat, üretileni her seferinde benzersiz şekilde yeniden tasarlayabilmektir.
Aslında yaşam da bu şekilde yaşanmalıdır. Her gün yeni ve benzersiz olanın içine tekrar doğarız ve aynı yer, aynı mekan, aynı kişilerle benzersiz günler ortaya koyarız!!! Farkında mıyız böyle bir hayat yaşadığımızın?
Bizler sürekli kafamızın içindeki düşünceleri oturtmaya çalışarak yaşadığımız için herhangi bir güne benzersiz olarak bakamıyoruz. Her gün yapılması gereken işler silsilesinin halledilmesi gereken öğelerini tekrarladığımızı sanarak, yarattıklarımızdan da sıkılmaya başlarız. Değişiklik ararız hayatımızda. Oysaki anı yaşamaya başladığımızda her türlü hareketimizdeki devinimi, değişimi görme imkanına sahip oluruz.
Hatha yoga bu değişimi görmeye yarayan en güzel yoga biçimidir. Bedenimizin içinde yer almaya başlamamızı, dengemizi bulmamızı, köklenmemizi, yere ayak basmamızı ve bedenin her türlü olanağını kullanmayı öğrenmeye başlamamızı sağlayan en iyi araçtır. Bedeni kullanmayı öğrendikçe, bedenin nelere ihtiyaç duyduğunu, ona nasıl eşlik edebileceğimizi anlamaya başlarız.
Kemer, blok, bolster, battaniye ya da feet-up…. Her biri benle beden arasında bir köprü oluşturur. Yardım aldıkça bedenimiz kendini yeniler ve gün geçtikçe sınırlarını bize gösterir. Sınırlarımızı da nasıl genişletebileceğimizi öğretir.
Acele etmek, anda var olmamak, bu sınırları yadsıyarak kibirle bedenin sınırlarını genişletmeye çalışmak ve sabırsızlıkla her şeyi çabucak istemek bizi bedenimizden ve kendimizden uzaklaştırır.
Bir bakın bakalım, siz bedeninizle ilişkinizi nasıl kuruyorsunuz?
Namaste!