“Acının kulu olduğun sürece seni korku yönetir.” (Deepak Chopra – Tanrı / 4. Bölüm – Şankara – hayat bir düştür)
Her birimiz, sınırları belli olan bir beden içinde yaşamakla yükümlü olarak bu dünyaya geliyoruz. Bu bedenin içine duygularımızı, düşüncelerimizi, hayallerimizi sığdırıyoruz.
Mucizeler Kursu’nun ikinci dersinde, “Burada gördüğüm her şeyi (sokakta, camda, bu odada) bildiğimi düşündüğüm anlamlarla algıladım.” diye yazar.
Bir çocuk dayak yediğinde bu kötüdür, bir yetişkin ötekine küfür ettiğinde bu kötüdür, bunlar bizim kötüye ilişkin fikirlerimizdir. Bu fikirler ile büyür, onları birer gerçeklik olarak kabul ederiz. Bazen düşlerimiz, hayallerimiz yıkıldığında, kayıplar yaşadığımızda bu gerçekliğimiz de yıkılır. Bu gerçekliği tekrar oluşturmak için yeni gerçekler ortaya atarız.
“Arzuyu, bugünün modern psikanalizmin bize verdiği bütün gereçlerle analiz ettiğimizde, kendimizi dikkat ve niyetimizle arzunun var olduğu noktaya yönlendiririz. Arzuya atfedilen dikkat gerçek bir çaba gerektirir, arzu etmek için harcadığımız çaba, bilincin temiz kalmasını, yani dikkatimizi odaklamayı gerektirir.” der Rollo May.
Yoga asanaları da olabileceğimiz ve olmak istediğimiz niteliklerin fiziksel hallerini ortaya koyar. Yaptıkça niteliklerimizi tanır, kendi içimizdeki zenginlikleri fark ederiz. Deneyimlerimiz arttıkça, neyi nasıl değiştireceğimizi yaşayarak deneyimleriz, ancak her zaman istediğimiz sonucu elde edemeyiz, bu da inancımızı kaybetmemize neden olur. Oysaki pek çok denenebilecek yol vardır.
Yoga asanaları sistemsizlik içinde bir deneyimdir, kendinizi hayallerin içinde nerelere bırakmaya karar verdiğinizle sınırlıdır sadece…