Bir yerimiz ağrır, ağrıyan hep aynı yerdir. Bir süre sonra doktora gideriz. Bazen hemen bulunur o ağrıyan yerin çaresi, bazen de bulunduğu zannedilir, tedavi edilir ancak ağrı bir türlü geçmez.
Aynı ağrılarımız gibi bazı alışkanlıklarımız, düşüncelerimiz, korkularımız, endişelerimiz ve sevmediğimiz yapı taşlarımız var. Ne nasıl değiştirebileceğimizi biliriz, ne de ne olduklarını tam anlayabiliriz. Ta derinlerde bir şeyler bizi hep rahatsız eder.
Ben de böyle bir zamandan geçerken bedenimle daha da haşır neşir oldum. Kalçalarımı, sonrasında da göğüs kafesimi açmak için nefes çalışmaları, ağırlıklarla çalışma, yogada ters duruşlar ve rotasyonlarla uğraştım. Derken en derinlerimdeki sesin bana “Yok, senden bir şey olmaz” dediğini daha da fazla duyar oldum.
Duymaktan vazgeçmek için yeni konularda kendimi eğittim, psikolojik danışmanlık tezimi yazıp en yüksek notu aldığımda inanamadım. Sonrasında travma terapisi ile yogayı birleştiren bir eğitim derken, Yoga Alliance’ta kendi okulumu tescil ettirmek geldi aklıma, daha çok öğrenciye ulaşmak için. Tam bir senedir tescil işlemi için sürekli bir şeyleri daha derinine açıklamakla uğraşıyorum.
Uğraşım sırasında aslında kendimi kendime kanıtlamanın ne kadar da zor olduğunu fark ettim. Bir türlü dolmayan bir boşluk, bir türlü bitmeyen bir arayış… Sadece “Yok, senden bir şey olmaz” diyen sesi duymamak için.
Bildiklerimi toparlayıp daha düzenli hale getirmemi sağladı aslında bu uğraşlar. Tam olarak ne anlatmaya çalıştığımı ve bu bilgilerin ne zaman kullanılması gerektiğini, kendime nasıl uygularsam içimdeki boşluğun dolabileceğini öğretti bana. Sınırlarımı fark ettim. Mükemmeliyetçiliğin içinde nasıl da bazen tembellikle ve boş vermişlikle çalıştığımı gördüm. Dinlenmek için zaman ayırmanın, bazen yemek yapmanın, yalnızlık içinde kalmanın, insanın en derinlerinde yatan iyi ve kötüleri ortaya çıkarışını izliyorum şimdilerde.
Gölge taraflarımın bana nasıl yardımcı olabileceğini anlamak, geçmişten getirdiğim inanışların beni bir ileri, aynı zamanda bin geri atışına tanık olmak şaşırtıyor beni. İçimizdeki her inanç bizi bazen ağrılarla, bazen de dalgalanmalarla karşılaştırıyor. Yaş aldıkça yeniye doğru açılmak ne kadar da zorlaşıyormuş, onu fark ediyorum.
Ağrılarınıza, içinizdeki seslere bir kulak verin. Onları iyice tanıyın, geçiştirmeyin. “Aman yaşlılık” ya da kızım gibi “Spor yapmadım da ondan” demeyin. İçimize attıklarımız ve taşıdıklarımızı dökmek için en güzeli yeni yıl zamanları.
Kendinize bir kulak verin. İçinizde büyüttüğünüz o kötü sözleri bir duyun ve anlamaya çalışın, sizi nasıl yönlendirdiklerini.
Namaste!