Hareket ve eylemin bağlantısını kendi içimde deneyimliyorum gitgide. 25’li yaşlarımdan itibaren hareket etme ve aynı zamanda eyleme geçme isteğimi taşınarak, yer değişterek, ev değiştirerek ve her seferinde bir şeylerin daha değişik olacağını bekliyerek sürdürdürdüm.
40’lı yaşlarımın ortalarında yogaya ve terapiye başladıktan sonra bedenimi hareket ettirmeye başlamak içimdekileri kelimelere dökmeye öalışmak zaman zaman beni rahatlattı. Aynı zamanda iç dünyamın yükünü taşıyamadığımda, ya da kendimi sıkışmış hissettiğimde yine tatile giderek, yer değişikliği yaparak hayatımın akışını değiştirebileceğime inanmak istedim. Bazen bu değişikliklikler doğru zamanda ve doğru kararlar olmasına rağmen, bazende yer değişimlerim sadece beni yordu.
Babamla annemin bu dünyadan gidişi beni, ihtiyaçlarımı daha bilinçli olarak ele almaya doğru yönlendirdi. Önceleri bana eylem ve hareket kabiliyetimi kaybettirdi. Kendi içimdeki sıkışma ve özgürlükle çatışmak yerine özgürlüğün ve sıkışıklığın anlamını yeniden tanımlayarak hareket etmeye sevk etti.
Hazırladığım yoga serileri uzadı ve kendi içinde ve bedenimde anlam bulmaya başladı. Hareket kabiliyetim ve bir hareketten bir harekete geçişimdeki esneklik ve kıvraklık artıkça, bir durumdan bir diğerine geçişimdeki düşünce kısıtlılığımın kalktığını ve yaratıcı yollar bulma kabiliyetimin genişlediğini hissetmeye başladım.
Sessizliğin ne kadar çok ses olduğunu fark ettim. İçimden taşan enerjiyi eyleme mi ya da hareketliliğe mi dönüştüreceğimin ayrımını ve seçimini yapmaya başladım.
Bedenimin sınırları genişledikçe Maslow’un piramidinin ilk dört basamağı arasında gidiş gelişlerim yerli yerine otururken, bedenimin uzuvlarını ve onların içimde var oluşlarını hissettikçe, köklerim uzadı, kırılganlığım yerini sağlamlığa ve yaratıcılığa bıraktı. Beşimci basamağa arada bir adım bile atar oldum.
Siz bedeninizle hangi eylemleri ya da hareketleri yapıyorsunuz ? Onları yaparken hem siz hem de o birlikte rahatmısınız bir bakın.
Namaste..!