Ahtapotlar çocuklarını doğurduktan sonra hemen ölürlermiş, çocuklarına geçmişten herhangi bir aktarım yapmamak için. Ve çocukları kendi başlarına bütün deneyimleri yaşar ve o deneyimlerden öğrenirlermiş.
Bizler ise, geçmişin izlerini taşıyan annemiz ve babamızdan aktarımları, doğduğumuz yerin izlerini, atalarımızdan gelen öğretileri hem alıyoruz, hem de her işin nasıl yapılması gerektiğini öncelikle onlardan öğreniyoruz. Bütün bu aldıklarımızla kendi hayatımızı şekillendirmeye çalışıyoruz. Ne eylemlerimiz, ne de hareketlerimiz bu yüzden de çok bilinçli olmuyor. Ödevlerimizi ve görevlerimizi yerine getiriyoruz.
Hareket ve sonrasındaki eylemin bilgisi ve kontrolü kısmen bilgiyi taşıyan kaslar tarafından belirlenir. Duygularımızın ve duyularımızın beklenmedik yüklerini güçlü ve esnek bir eklem yapısı ile koruyamadığımızda ise uzuv yörüngelerimizde ciddi bozukluklar ortya çıkmaya başlıyor.
Kendi hikayemi yazabilmek, zaman, sabır ve çözüm yerine yeni yollar keşfetmeme alan açar. Harekete geçmeden önce eyleme hazırlanmak için bir duyumsamanın ya da bir duygunun güdümü gerekir. Ve ihtiyacım burada ortaya çıkar. Bu ihtiyaçları karşılamak için bilinçli bir farkındalıkla ve olabildiğince iyi bakabildiğimiz bir bedenle hareket etmeye başlamak, kendi hikayemizi yazmamıza olanak verir. Hayatımızın tadına varmamıza neden olur.
Yoga matı bir oyun alanı, bir kendini keşfetme yeri ve tanışıklık yolunda kendinin değişik hallerini ele tutulur şekilde algılama biçimidir. Kendimizi tanıdıkça yüklerimizin farkına varıp onları bedenimize uygun bir şekilde taşıdıkça hayatla, kendimizle ve etrafımızla uyum içinde yaşamayı öğreniriz.
Yaşamı bir sanat eseri yaratırcasına yaşamaya başlarım.
Namaste..!