− Yaa bu sokak köpeklerine çok üzülüyorum, ama onlar varken köpeğimle gezmek de zor.
− Neden Aslı Hanım?
− İnsanlar çiğ kemik, et falan veriyorlar, köpekleri iyice saldırgan hale getiriyorlar. Neyse bir de teslimiyet, yok şiddetsizlik, ben bir değil bin türlü karıştım. Her sabah arabaya binip çocuklarla şehre inerek gezdiriyorum köpeğimi…
Terapistimin yüzünde o anda çok sinir olduğum manidar bir gülümse vardı. Bu konuşmayı yapalı dört, beş ay kadar oldu.
− Nasıl yani teslimiyet ve şiddetsizlikle bunun ne ilgisi var?
− Kızmayacağız, bağırmayacağız ve madem böyle, bırakalım şimdi de sokak köpekleri fazlalaşsın falan ya…
İşte böyle başladı sorumluluk yolculuğum. Önce kendinin farkına var, sonra ne yaptığını fark et, neden yaptığına bak ve bunu yapınca sana, dünyaya, diğerlerine ne olacağını gör. Yeni bir bakış açısı geliştirilebilir mi sorusunu sor ve yorgunluk yerine rahatlığı seç. Yoga ve Gestalt her daim birbiriyle bütün halinde karşıma çıkıyor. Bedenimi fark ettikçe, hareketlerimi gözlemledikçe neyi, nasılı sorguluyorum. Aynı zamanda asanalarda derinleştikçe, vücudumun nelere kadir olduğunu gördükçe, dünyada bir tek doğrunun olmadığını, bakış açılarının birçok yönden dikkate alınması gerektiğini de öğrenmeye başladım.
Öğrenim aslında deneyim. Deneyimler çoğaldıkça her ülkede, her hava şartında, her insan tipinde farklılaştığı gibi, bütün içinde de ayrışmayı sağlıyor. Sürekli bir değişim içinde ilerlemeyi sağlıyor ve gelişimi kolaylaştırıyor.
Oysaki biz anladığımızı sandığımız şekilde sadece kurallara uymaya çabalıyor ve kendi gelişimimizi yavaşlattığımız gibi, bir de deneyimlemekten kaçınıp kafamızı her gün duvara vurmaktan yorulmuyoruz.
Üretmenin ve yaratıcı gücün her gün değişen büyüsünü tatmak ümidiyle…