Bir gün terapistim bana “İsteyeceksin, tabii ki kendi tarzınla isteyeceksin, bu senin hakkın, başka kimin istediği gibi isteyebilirsin ki?” demişti.
Oleey! Bana hak veren birini bulmanın sevinci ve ümidi doğdu içimde. Şimdi şimdi isteklerimi yerine getirebilmenin, isteklerimin sorumluluğunu almanın, söylediklerime dikkat etmenin farkındalığını, sevincini, şaşkınlığını yaşarken, bakış açımın ne kadar dar ve bazen de saçma ve komik olduğunu fark edebiliyorum.
İste olsun. Tabii ki evren bize hizmet etmek ve bütün istek, niyet ve dileklerimizi gerçekleştirmek için burada. Biz sadece bunun farkında değiliz, farkına vardığımızda da bu hediyenin ne kadar sorumluluk dolu ve sonsuz olduğunu bilmiyoruz ve “Ama bu değildi benim istediğim, talihsiz başım” gibi arabesk tavırlarımızı da bırakamıyoruz.
Yola çıkmak, yolda kalmak, yolun sürekliliğini kavrayıp bilmek diye bir şey olmadığını ve isteklerimizin sonsuzluğunu; sonsuzluğun da bir döngü olduğunu, isteklerimizi değişik şekillerde dile getirmenin sonucu değiştirmediğini; isteklerimizin korku, öfke, hırs ve şiddet, üzüntü kapısını açtığını da görebilmeliyiz. Kapı aralandıkça, kutupların karmaşası ortadan kalktıkça, içimizdeki bütünlüğü yeniden inşa edebiliriz.
Hayatımızdaki olayları, değişik açılardan görmek, onlara dair duygu, düşünce ve yargılarımızı her seferinde yeniden gözden geçirmeyi öğrenip derinine inmeye başlamaktır yol. Sabah kalkışın doğum, akşam yatışın ölüm olduğu ve ölümden sonra tekrar dirilişin, geçmiş veya geleceğinin olmadığı bir sonsuzluktur.
Unutmak veya yadsımak değildir YOL. Verdiğimiz anlamları, bildiğimiz değerleri yıkmaktır ve bu yıkılan değerlerin altındaki yeni ışığı, kendi özünü ve deneyimini yaratmaktır. Bildiğimizin değil yaratma gücünün bir parçasıdır.
Yaratıcılık ise sonsuzlukta, her gün yeniden varoluşun deneyimlenmesidir.