“Eğer aklınız gereksiz fikirlerle karışmıyorsa o zaman yaşamınızın en verimli alanındasınız” demiş üstat Wu Wei. Günlük olayları, olası etkilerini düşünmekle geçirdiğimiz ve nedeni ne olursa olsun korkutucu hikayeler yazmayı öğrendiğimiz bir dönemden geçiyoruz.
Korku hikayelerinin içinde kendimizle ilgilenme veya kendimizi sevme hallerini öğrenmeye çalıştıkça kafesin içine daha çok kapanıyoruz. Alanımız daraldıkça gidecek yolumuz olmadığına ve gelenleri böyle yaşamamız gerektiğine karar veriyoruz. Bazı şeyleri unutmaya çalışıyoruz, bazı şeyleri kafamıza takıyoruz, aslında yaptığımız sürekli olarak düşünmek.
Evimizi toplar gibi fikirlerimize düzen vermek nasıl olurdu? Duranların tozunu almak, tozunu alıp yerleştirdiklerimizin işimize yarayıp yaramadığına karar vermek, yaramayanları kutulara kaldırıp alanı biraz boşaltmak ya da birine hediye etmek veya satmak ve hayatımızdan çıkarmak nasıl olurdu… Aynı bu şekilde kafamızın içindekileri temizlemek lazım arada bir.
Sizi sürekli meşgul eden fikirleri bir kağıda yazın. Tek tek hepsine, aynı evi temizler gibi zaman ayırın. Bazı eşyaları neden evimizde tuttuğumuzu bilmediğimiz gibi, bazı düşüncelere de tutunup kalırız. Etrafımızdaki savaşlar, insanların bizden de kötü durumları, maddi olanaklarımız veya imkansızlıklarımız. Bunlara bir bakmak için zaman ayırmadığımız gibi, bazen de bunları büyütmeyi amaç ediniriz.
Geçenlerde bir tanıdığımın evindeyken televizyonda herkesin dertleri ile uğraşan bir program açıktı, konuşurken sürekli televizyonun sesine kulak verdiğimi fark edince “Neden bu programı açtın” diye sordum. “Burada anlatıları duydukça başa gelebilecek kötü şeyleri öğreniyorum ve belki onlar bir çare bulursa ben de bu tür olaylardan korunmayı öğrenirim.” dedi.
Bazı insanlar hep kötülükleri görmeye ve kötülüklerden yola çıkarak hayatlarını düzenlemeye çalıştıklarının farkına bile varmıyorlar. Yaptıklarımızın aynılığını saklamak istedikçe, hep kendi sınırlarımızın içinde kaldığımızı ve o sınırları koruyarak yaşadığımızı fark etmiyoruz.
Parmağımızı kestiğimizde bedenimizin yaranın iyileşmesi için yardım ettiği gibi, kendimizi iyileştirme hallerini bulabiliriz. Herhangi bir olayın kafamızı karıştırdığını fark edince müzik eşliğinde bedenimizi hareket ettirebilir, olaya karşı tavrımızı belirlemek için bir yoga hareketi yapabilir ya da camı açıp dışarıdan gelen soğuğun tenimize değişini hissederek kendimizi kendimizle yeniden buluşturabiliriz.
Bırakın aklınızdaki soru kendiliğinden birkaç kere sizi rahatsız etsin, bir zaman sonra o sorunun cevabı içinizde bir çiçek gibi dal verecektir. Uğraştıkça onun kendi basit haline dönmesini engelliyorsunuz. Dallarını içeride uzatırken dikenli mi olacak yoksa çiçek mi açacak!
Çocuklarımla yaptığım bir deneme, beni her seferinde korku ve endişelerimden uzaklaştırır. İki kaba su doldurun, biraz da pirinç atın. Birine her gün güzellikler anlatın, umutlarınızı, şarkılarınızı ve gülüşünüzü verin. Diğerine ise korkularınızı, içinizdeki karanlığı, yürümeyen hayatınızı anlatın. Güzelliklerin kabı her gün daha temiz ve beyaz pirinçlerle dolarken, diğer kabın içindeki pirinçlerin kapkara bir hal aldığını göreceksiniz.
İçinizi ne ile dolduracağınıza, hayatınızı nasıl şekillendireceğinize siz karar verin!
Namaste…