Kendimizi her yanı açık hapishanelerin içine kapatıyoruz. Bazen sevmediğimiz bir işi yaparak, bazen artık yürütmek istemediğimiz bir ilişkiyi sürdürerek, bazen spor yapmayarak, bazen sigara içerek… Liste uzun.
Bir an durup gerçek anlamda nedenlerinize bakın ve hangi düşünce ile açık kapıların üstüne kilit takmaya çalıştığınızı fark edin.
Bilimce kanıtlanmış; içinde kaldığımız durumu her gün deneyimledikçe alışkanlık geliştiririz. Bu alışkanlık hissetmemizi, fark etmemizi, algımızı değiştirir, azaltır, köreltir.
Durumu bazen fark ederiz. Durumun içinden nasıl çıkacağımızı bilmediğimiz için, kolay bir çözüm aradığımız için, bilinenin verdiği rahatlığın acı tadına alıştığımız için orada kalmayı tercih ederiz.
Bazen de bazı durumları değiştirip bazılarını olduğu gibi bırakma seçimini yaparız.
Beden, düşünce, akıl ve ruh arasında seçim yapıp birini ön plana koyma imkanımız yok.
“Ben her gün yoga yapıyorum, bedenim güçlü” diyerek kendimizi kandırmak, akıl sağlığımızla ilgilenmeden tek bir yöne bakmak, insan yapısında mümkün değil. Aynı şekilde sadece aklımı sağlıklı tutmak için sudoku çözerek de olmuyor.
Yemek yapmak, yemek yemek, yemeği paylaşmak, elini çalıştırmak, bu sayede yapılan işte odaklanmayı öğrenmek, araba yerine otobüse binmek, otobüsle, yürüyerek ya da arabayla yeni yollara girmek… Hiçbiri beynin yavaşlamasını durdurmayacak, ancak beynin motorik ile koordinasyon arasında yeni yollar bulmasına ve nöronal gelişimle beynin bütününe yarar sağlamasına yardımcı olacak.
Bir arkadaşım “Herkes bir şekilde yürümeyenle yaşıyor! Niye ben yapamıyorum ya da yapamayayım ki!” demişti…
Yapmayalım, yapamayalım ki ne olduğumuzu, neler yapabileceğimizi fark etme imkanını kendimize verebilelim.
Namaste!