“Dünyaya gelişimizin nedeni bellidir, biz bunu değiştiremeyiz, ancak deneyimlerimizle akışını değiştirebiliriz.” Anonim
― Değişim ne kadar zormuş!
― Evet, o yüzden ben de hep size değişmeyin, önce içinde kalın, bir yaşayın diyorum ya. Ne olduğunu anlamadan değiştirmenin de bir faydası yok çünkü.
― O zaman öyle diyeyim, içinde kalırken sadece fark ettiğim şeyleri adlandırmak beni zorluyor.
Yalnızca gülümsedi Özge Hanım.
Söylenenler, olanlar, hava şartları, önem sıralamamız, beklentilerimiz ve daha birçok nedenden dolayı sürekli bir koşuşturmanın içine gireriz. Sadece böyle yapılması gerektiğini düşündüğümüz için. Eğer neler yaptığımızı fark etmeden bütün bunları yaşarsak nelere sebep olduğumuzu da kesinlikle anlamayız. Devam eden bu koşuşturma içinde yapılması gerekenleri karşımızdakilere söyler ve sürekli kendimizle ve karşıdakilerle konuşuruz.
“Dört Anlaşma” kitabında, “Birinci anlaşma çok önemlidir” der Yazar Miguel Ruiz; “Kelimelerinizle kusursuz olmak”.
Kelimelerimizle kusursuz olmak için, neyi neden yaptığımızı bilmek gerekir, kendimize anlamını kavramadığımız bir şeyi kabul ettirmeyi değil, anlamayı ve deneyimlemeyi getirir, kelimeleri düzgün kullanmak.
Sabır ve dayanıklılık, gerçekliği kucaklamayı ve iç huzuru bulmamızı sağlar. Eğer herhangi bir durum içinde kendinizi sıkılmış, bunalmış hissederseniz, “neden ve niçini” sorun. Yaptığımız iş veya o ana yüklediğimiz anlamı kelimelere döktüğümüzde, sıkıcı veya gereksiz olarak adlandırıldığı için, yaptığımızın da bu anlamı taşıdığını düşünmemiz gerekmiyor. Yaptığımız işin bizi nereye götüreceği de önem taşımıyor. Sadece bizim deneyimi nasıl gördüğümüz ve nasıl yaşadığımız, o anımıza ve yapılması gerekenlere anlam kazandırıyor.
Bazen yapmamız gereken, sadece yüklenen ve belirlenen kelimeleri ve anlamları yeniden yaratmayı bilmek. Bir dokunuş, bir gülümseme, bütün anlamı kusursuz hale getirip anı değiştirebilir.
Kelimeleri canlandırıp yaşatmak için renk katmayı bilmek dileğiyle…