Deprem sonrasında haberleri seyrediyorum. Bazen sevinç gözyaşı döküyorum, bazen üzüntüden gözlerim doluyor. Böyle seyrediyorum ekranda geçen resimleri. Kızgınlıkların çokça dile getirildiği ve hep çözüm aranan bir halin içinde kayboluyor insan.
Tam bunları düşünürken, Almanya’dan bir danışanım aradı. Deprem bölgesinde akrabaları var, onları anlatacağını düşündüm. Meğer kızı ile ilişkisinde gelişmeler olduğunu ve konuşurken artık kendini ifade edebildiğini haber vermek için aramış. Nasıl memnun oldum, işe yaradığımı hissettiğim için, ilişkilerinin değiştiğini öğrendiğim için ve sesinin tınısındaki mutluluğu ve neşeyi duyduğum için.
Sonrasında bu kadar kızgınlığın, hüznün ve çaresizliğin içinde kaybolmamak için ben neler yapmak isterim, etrafımdakilere nasıl yararlı olurum, nasıl ve nerede bu işi yapmak isterim, diye hayal etmeye başladım. Bunları kağıda dökebilmek istedim. Acılarımızı biraz olsun dindirebilmek için neler yapabileceğimi, nerede, kimlerle olmak istediğimi, dünyayı nasıl görmek istediğimi anlatayım derken boya kalemleri, uhu, dergilerden kestiğim resimlerle bu hayali kurdum.
Bir su kenarında, yeşilliğin bol olduğu bir alanda, belki Eyfel Kulesi’ne bakarken, danışanlarıma destek olmak ve yol göstermek isterim. Etrafıma baktığımda yeşili görmek isterim, ışığın tadına varmak isterim, diyerek yavaş yavaş umutlarımı yeşerttim.
Siz de bugün oturup nasıl destek vermeyi istersiniz, nerelerde olmayı istersiniz, nasıl olsa dünyaya umutla bakabilirsiniz bir düşünün ve bunları kağıda dökün. Umut olun kendinize, çevrenize ve ışığınızı yayın hayallerinizle…
Namaste…