Her hareketimiz kendimizi tanımaya bir adım. Her yaptığımız bir parçamızı daha anlamaya bir adım. Geçen hafta sanat terapisi için okula gittiğimde 4 soru ile başladı öğretmen derse:
Kapıdan çıktığımızda, bir hareketi yaptığımızda, sabah uyandığımızda, bir yere girdiğimizde aslında bütün bu soruları kendimize sormadan hareket ediyoruz. Her yerde kendini göstermek isteyen biri olmak için neler yapmamız gerektiğini planlıyor muyuz? Instagram ya da Facebook’a fotoğraflarımızı koyarken kendimizden neleri gösterdiğimizi düşünüyor muyuz? Bir işi yapmaya karar verdiğimizde neden o işi yapmaya karar verdiğimizi düşünüyor muyuz? Haftaya başlarken ondan neler beklediğimizi sıralıyor muyuz!
Resmederek, yazarak, anlatarak, kendi hallerimizi bir dakikalık tiyatro oyunu olarak sergileyerek anlattık bütün bunları. Resimlerimiz, kolajlarımız, danslarımız, her biri hem düşünülmemiş hem de düşünülmüş hallerimiz miydi?
Matın üstüne çıkıp ilk oturduğumda kendimle konuşuyorum, bazen orada o anda neler hissettiğimi söylüyorum. Bazen de kalçalarımı ya da omuzlarımı çalıştırmak için neler yapacağımı planlıyorum. Sonrasında bu matın üstüne çıkabilmek ve hareketleri yapmak için bulduğum güce şükrediyorum. Yapabileceklerime ve yapamayacaklarıma karşı anlayışla ve sabırla yaklaşmayı diliyorum. Hareketlerin içinde var olurken neden burada zorlanıyorum, nasıl yapsam daha kolay olur ya da nasıl yaparsam o kitapta ya da videoda gördüğüme yakınlaşırım, diye kendi hareketlerimi videoya çekiyorum.
Kendinize ne kadar zaman ayırıyorsunuz bir bakın. Bu zamanı ayırdığınızda kendi gerçekliğinizi görmek size neler getiriyor? Bir resmi sosyal medyaya koymadan önce düşünün, kendinizden neleri göstermek istediğinizi…
Namaste!