“Ben tekneyi park etmeyi bilmiyorum, teknelerinize çarpabilirim, şimdiden bunun için affedin, bana yardım edin…”
Küçük teknemin her iki camı da açık, sürekli İngilizce olarak bağırıyorum. Kıyıdakiler telaş içinde bana bakıyorlar ve iki tekne arasına park ediyorum. İndiğimde kimsede ve başka bir tekne de hasar yok.
“Bak ne güze park ettin, ne diye o kadar bağırdın ki!” dedi hiç tanımadığım bir ses bana.
Sonra İrlanda’nın Sharron nehrini boydan boya gezdim tekneyle. Yola çıkışım bedbinlikti, dünyaya kendime bir şeyler kanıtlayabilme arzusu idi, gitmekti, bırakmaktı, her şeyi geride bırakıp gitmek. Beklentisiz değildim, döndüğümde bilmediğim bir şeyi bekliyordum.
Her sabah uyandığımızda neyi nasıl yapacağımızı, nasıl olacağını, neler olacağını hayal edip, bir de ardına beklentiler koyarız. Koydukça beklentilerimizin birer yük olduğunu, bizi korkuların ormanında en derin ve aşılması zor tuzakların içine çeken durumlar olduğunu bilmeden.
Hayallerimizin ve beklentilerimizin sonuçlarını düşüncelerimizle şekillendirdiğimizde, olanı, olduğumuzu ve olmayı hiçe saymaya başlar ve yeni bir dünya yaratırız kendimize, bir yanda hayallerimizin ışığında kendimizi iyi hissederken, diğer yanda bir türlü varamadığımız son içinde giderek büyüyen “ne olacak” veya “sonra” korkusu.
Cesaretli olmak, aslında beklentisizce yaptığını sevmenin içinde yatan küçük bir damla, zevk aldıkça büyüyen ve yol olup akan bir akarsu. Yollarını merakla izlediğimiz ve sonunda içinden akıp gittiğimiz bir şelale, düşünce dalgalarının yeniden bizi kaldırdığı bir okyanus.
Psikoloji veya elle tutulamayacak bir şey değil, neler olacağını deneyimlediğimiz ve her gün en büyük korkularımızla yüzleştiğimiz bir okyanus yaşam. Kaçış yolları arayıp, planlar yapmaya başlayıp, başkalarının bulduğu sonları deneyimlemeyi düşlediğimiz anda, elimizden kaçıp giden ve bizi yoran, yorduğu gibi yoğuran bir düzen bu.
Güne korkusuzca, kendi maceranızı yaşama keyfi ile başlayın. Şüphelerimiz ve korkularımız bizim değil, yaşanmışlıkların bir parçası, tökezlediğimizde de sonu belli olmayan bir filmin kurgusunu yapmanın, başrolünü oynamanın gururunu taşıdığımız bir film yaşamımız.
Senaryo bizim istediğimiz gibi değil, bizim en büyük hayrımıza yazılmış, biz sadece onu kurgulayıp yeni bir tarz katabiliriz. Tarzımızı sevgi ile belirleyip olabileceklerin sonsuzluğuna doğru yelken açmanın keyfiyle yeni bir güne merhaba…