“Seni görüyorum” diyorlar Avatar filminde baktıkları veya selamlaştıkları kişiye. “Seni görüyorum” seni kalpten dinliyorum anlamında kullanılıyor. Ne demek kalpten dinlemek? Ne demek gerçekten duymak? Gerçekten duymayı şu şekilde açıklamış Julia Cameron: “Başkasını dinlemeye çalışmak bize daha dikkatli dinlemeyi öğretir. Diğerinin gerçekte ne demek istediğini dinlemeye çalıştığımızda içyüzünü görmenin şaşkınlığını yaşarız. Cümlesini, sözünü kesmeden ya da onun yerine tamamlamadan bitirmesine izin verebilirsek, onun keşfetmediğimiz başka halleri daha olduğunu fark ederiz.”
Benim kurban olma serüvenim de içimde hissettiğim görülmeme ile başladı. Kendimi annem ve babam tarafından görülmeye adamış bir çocuk olarak, istenen şekilde olmak için kurban ettim kendimi. Görülmek, ait olmak, sevilmek, yalnızlık çekmemek…
Kendi sağlığımı kurban ettim, belli bir arkadaş çevresinde kalabilmek için ve sigaraya başladım. Sakın yanlış anlatmayayım, bu bilinçsiz seçim benimdi. Kimse beni zorlamadı, ben seçtim içmeyi. Sigara bazen öfkelendiğimde beni yatıştırdı, bazen beni susturdu, bazen de söylemek istediklerimi ve söyleyemediklerimi dile getirtti. Aynı zamanda beni yalnızlığa alıştırdı. Onunla olunca kimseye ihtiyacım kalmadı. Bazıları sadece birileri ile olunca içmeyi sever, bense daha çok yalnızlığımda.
Son 3 senedir Hamburg’da yalnızlığımı, ben’liğimi yaşadım. Yaşarken daha çok bedenimle konuşmayı öğrendim. Yoga, ağırlıklarla çalışma, esneticiler derken, bedenim benim arkadaşım oldu. Aitliğimi, sevilmeyi, içine alınmayı bana öğretiyor. Ben hareket ettikçe benimle konuşuyor, ben anlatırken o da beni görüyor. Beni gören, beni kucaklayan kişinin sağlığına zarar vermek istemiyorum. Seçim yaparak bu sefer ben sigarayı yalnızlığa terk ettim.
Bazen arkadaşlarımla olmak için içer miyim? Önümüzdeki günler gösterecek.
Namaste…