Bir sürü okula gitmeler, bir sürü yoga eğitimi almalar ve taşınmalar… Bütün bunları düşünürken Gabor Maté’nin, “The Wisdom of Trauma” (Travmanın Bilgeliği) filminde doktor olmasının asıl nedeninin devamlı teyit almak ve kendini tasdik ettirmek olduğunu anlatışını dinledim.
Değerli olma, tasdik edilme ve rekabet etmenin kurbanı oldum. Hangimiz bunlar için kurban olmuyoruz ki? İçsel olarak çok yol kat etmeme yardımcı oldu aldığım ve katıldığım bütün eğitimler. Bugüne kadar pek farkına varmamış olsam da, son yaptığım iş ve şimdilerde sanat terapisi eğitimine başvurmak için yazmaya başladığım istek mektubu sayesinde neleri başarabildiğimi ve kendi değerime kendi dikkatimi vermeyi öğrendim.
Taşınmalarımın, ayrılışlarımın ve vedalarımın altında yatan değersiz beni ya da değersizliği içinde kaybolan beni, şimdilerde olduğu çukurdan çıkarırken, bir daha taşınmanın eşiğinde bulunuyorum. Sevdiğim bir dili konuşmak, kendimi daha iyi ifade edebilmeyi istemek, denizin sesini duyabilmek ve ruhuma iyi gelen bir şekilde yaşamak adına bütün eşyalarımı satarak gidiyorum.
Değerimi kendime gösterebilecek kadar şefkati kendime vermeye, düşüncelerimden “–malı –meli”leri ve olması gerekenleri çıkartarak adımlarımı atmaya özen gösteriyorum. Değiştirmek ve dönüştürmek istemenin her zaman beni tatmin etmeyeceğini ve bazen olanı olduğu gibi kabul etmenin yararını keşfediyorum. Hayatın başarı ve elde edilenlerden ibaret olmadığını anlayarak, deneyimlerim sırasında dokunuşun, nefesin, duyumun tadını hissetmenin hakkını vererek, beni ben yapan hallerime saygı ve minnetle bir ülkeden daha ayrılıyorum.
Namaste!