“Writings from the Zen Masters” küçük hikâyeler ve onların yorumları ile dolu, sevimli, bazen de soru sorduran bir kitap.
“İlkbahar Ekim zamanı;
Sonbahar Hasat zamanı;
Yaz dinlendiren bir meltem;
Kışın ise kar kaplar her yeri.
Aklında gereksiz şeyleri barındırmazsan;
Her mevsim senin için iyi bir mevsimdir…”
Ne zaman iyi, ne zaman kötü ve ne zaman doğru sorusudur, bizi her gün korkumuz ve utançlarımızla yüzleştiren. Ne kadar yara aldığımız, ne kadar yaşlandığımız veya ne kadar büyüdüğümüz değil, aslında yaşamda önemli olan her gün nasıl yürümek istediğimizdir. Korkuların kapladığı kişi, yolunu değiştirmek istemezken, utançların kapladığı kişi her gün yol değiştirmek ister. Korkuların kapladığı kişi, her gün korkudan yan yollara kaçarak kendini kurtarmak isterken, utançların kapladığı kişi kendini tehlikelerin önüne atmak ister.
Her anımız, bir bakış açısı ile kendini korumaya çalışmakla geçer. Tek anlamamız gerekense korunacak bir şeyin olmadığıdır.
Yoga bizi algının tek bir odak noktası olan bedene, zihne, duyguya, ruha götürür, her birine tek tek giriş yaparken her birini birbirine bağlar, yavaşlarken, hızımızın akışını ve zamanın kişiselleşmesini sağlar.
Yogada alınacak yük yoktur, bakılacak alan yoktur, akar gider, yoga bavullarımızı kapıda bırakıp, alışverişi unuttuğumuz, gösterişi, rekabeti, hissetmeyi, hissetmemeyi, olanı, olmayanı, evrenin içindeki mevsimlere bıraktığımız bir dünyadır. Bazen eker, bazen biçer, bazen sıcacık bir meltemle akıp gider ve bazen de sabreder ve bekleriz.
Mevsimleri ve kendimizi fark edip yaşayabilmek umuduyla…