Leo Tolstoy’un “Üç Münzevi” adlı güzel bir halk hikâyesi vardır:
Bir adada üç münzevi yaşarmış, son derece sade olan bu insanların bildikleri tek bir dua varmış; “Biz üç kişiyiz, sen üç yönlüsün, bize merhamet et!” Bu basit duayı söyledikleri zaman büyük mucizeler gerçekleşirmiş.
Bu üç münzevinin duasını uygun bulmayan Piskopos, onlara kilise kurallarına göre dua öğretmeye karar vermiş. Piskopos adaya gelip göğe sundukları duanın değersiz olduğunu söylemiş ve nasıl dua edeceklerini öğretmiş. Piskopos sandalına binip adadan ayrıldıktan bir süre sonra çok parlak bir ışığın onu takip ettiğini görmüş. Işığın kendisine yaklaştığını görmüş, ışık iyice yaklaştığında bunun su üstünde koşan üç münzevi olduğunu fark etmiş. Münzeviler, Piskopos’a bağırmışlar: “Ekselansları bize öğretmiş olduğunuz duaları unuttuk da onun için arkanızdan geldik. Bir daha tekrarlar mısınız”. Dehşete düşen Piskopos, başını sallamış ve “Siz eski dualarınızla yaşamaya devam edin” demiş.
Gerçek bir hikâye mi, ben de bilmiyorum. Ama varlık olmanın sonsuzluğunu ve mucizelerin hayatımızda varoluşunu fark ettikçe, bütün bu mucizeleri yaşayabileceğimize inanıyorum.
Yoga ile yolum kesiştiğinden bu yana yıllar geçse de gerçekten yoga yapmaya başlayalı yaklaşık iki yıl ve bu bloğu yazmaya başlayalı da tam bir yıl geçti. Benim için irili ufaklı mucizelerin yaşandığı bu yıl bana eşlik eden herkese teşekkürler.
Tanrı’ya beni bu yola yö
nelttiği için şükrediyorum.
Namaste.