Mükemmel olmanın anlamına baktım bu yazıyı yazmadan: Hiçbir eksiği, kusuru bulunmayan, yetkin.
Bizler sürekli mükemmel olmanın yollarını arıyoruz. Mükemmel olmadığı zaman yapmaktan vazgeçiyoruz. Vazgeçişlerimiz aslında bizi yeni alanlarda mükemmeli aramaya yöneltse de bu arayış, bizi tükenişe ve kendi içimizde yok oluşa da sevk ediyor.
Bugün sadece erkek öğrencilerim vardı hastanedeki yoga dersinde. Her biri mükemmeli bulamamanın, yetersizlikleri içinde kaybolmanın verdiği bezginlikle derse başladılar. Bir tanesi olmayanı oldurmak için kendi bildiği hareketleri yapmaya başladı, diğeri olmuyor yeteri kadar, diyerek bıraktı, diğeri ise ne söylenirse en iyi şekilde yapmaya çalıştığını gösterdi.
Bir anda kestim dersi ve “Hangi hareketi yapabilseniz mükemmele ulaşmış olurdunuz?” dedim. “Mesela mum duruşunu dümdüz yapmayı başarabilsek, dimdik dursa bedenimiz” dediler. “Sizce nasıl yapılıyor ki mum duruşu ya da ne olduğunda mükemmel oluyor?” diye sordum. Odadakiler olan ya da olmayan halleri ile bana nasıl olması gerektiğini göstermeye başladılar. Her birinin bedenini kendi içinde hizalanmaya getirmek için ayağım ve elimle destek verirken, bedenlerini nasıl kullandıklarına, neresi desteklenirse hayal ettikleri mükkemmeliyete ulaşabileceklerine kulak verdim.
Mükemmel olmama hali benim yardım almayı öğrenmemi sağlar. Bazen bir dokunuş ile bedenimin nasıl esneklik kazanabileceğini fark etmeme yol açar. Esnekliğimi kazandıkça, bedenimin işlevsel gereklerine uyumlanmayı öğretir. Bedenimin hangi noktalarda bir yastığa, bir bloğa ya da yardım eden bir dokunuşa ihtiyacı olduğunu fark etmemi sağlar. Kendimi destekleyebilme yöntemlerini keşfedebilmeyi ve hareketliliğimi esnekliğimle bütünleştirmeyi öğretir.
Kendinizde bulunan eksikliklere ve kusurlara şefkatle yer açın hayatınızda. Kusurlu, eksik olan ya da yetkin olmadığınız her alan size şefkati, alıp verme dengesini, yaratıcılığı ve ihtiyacınıza cevap verebilecek kişi ve koşulları sağlayacak birer aracıdır.
“Kendimi olduğum gibi kabul ettiğim zaman değişebileceğim gerçeği, tuhaf bir paradokstur.”
Carl Rogers